Ceyhan Çelik Yapı
İmalat Tesisi'nde neler oluyor?
Pandemi yüzünden seyahat etmeyeli 1,5 sene, fotoğrafçı arkadaşım Mahmut ile bir şantiye ya da fabrika ziyareti için yollara düşmeyeli neredeyse koskoca bir 2 sene olmuş. O yüzden bu sayımız için bize Adana ve Mersin yolları gözüktüğünde ikimizin de ne kadar heyecanlandığımızı ve mutlu olduğumuzu söylememize gerek yok sanırım. Çünkü “sahaya inmek” her zaman güzel bir fikirdir! Benim için “sahaya inmek”, masa ve bilgisayarın başından kalkıp “beyaz yakalılığa” kısa bir ara vermek, uzun zamandır gidip göremediğiniz ya da yeni tanışacağınız Tekfenlilerden güzel hikâyeler dinlemek demek. Güzel bir haziran günü yollara düştük. İlk durağımız Tekfen İnşaat Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi. En son 2013 yılında fabrikayı dergimize konuk etmiştik. Bu sefer gelme sebebimiz, “Modüler Üretim.” Bunu, kendim gibi mühendis olmayanlar için en basit şekilde şöyle anlatabilirim: Bir rafineri düşünün ki, onu inşa etmek için normalde kendi yerinde yapılan bütün işleri Ceyhan’daki fabrikamızda birimler halinde (bildiğiniz Lego parçaları gibi) yapıyor, paketleyip müşteriye gönderiyoruz. Müşteri de bunları alınca Legolar gibi bir araya getiriyor. Maliyetlerde önemli bir tasarruf sağlayan modüler imalatı, tüm ekiple konuştuk. Ayrıca yeni makinelere yapılan yatırım, bu yatırımın neler getirdiği, sürdürülebilirlik alanında fabrikada yapılan yenilikler yine konuştuğumuz konular arasında. Herkese keyifli okumalar diliyorum.
ESRA TÜZGİRAY KILIÇ
MUSTAFA BAYSAL
Fabrika Müdürü
“Burayı her zaman canlı tutacağız, sağlam tutacağız!”
Ceyhan İmalat Tesisi’nde, 8 sene sonra tekrar Mustafa Baysal’la beraberiz. Öncelikle teşekkür ederiz bizi ağırladığınız için. Sizden özellikle modüler üretim hakkında bilgi almak istiyoruz. Modüler üretim deyince ne anlıyoruz, diğer üretim şekillerinden farkı nedir?
Biz fabrika olarak, daha önce birtakım küçük skid halinde imalatlar yapmış olmamıza rağmen, gerçek manada modüler imalatla 2008 yılında tanıştık. Dünyadaki büyük ölçekli firmalardan, Brezilya devlet petrol şirketi Petrobras projelerine 2008 yılından 2017 yılı başına kadar modüler imalat yaptık. Sürekli olarak modüller üretip Brezilya’ya gönderdik, müşterilerimiz bu imalatlardan çok memnun kaldı. Modüler imalat nedir? Örneğin bir offshore veya rafineri projesi düşünelim. Bu rafinerinin normalde sahada yapılan işlerini, biz modüller halinde her şeyiyle burada yapıyoruz, anahtar teslimi. Şantiyede ne yapılıyorsa (beton ve temel kısımları hariç) aynısını burada yapıyoruz. Neyini yapıyoruz? Çeliklerini yapıyoruz, boru imalatlarını yapıyoruz, ekipmanların montajlarını yapıyoruz, boru montaj işlerini yapıyoruz, elektrik enstrüman işlerini yapıyoruz, aydınlatmalarını yapıyoruz. Örneğin Irak’ta Lanaz Rafinerisi projesi için 62 tane modül yaptık. Bu 62 modülü Lego gibi yan yana koyuyorsunuz, rafineri büyük oranda tamamlanıyor. Tekfen’de daha önce bilfiil şantiyelerde üç tane rafineri projesinde çalıştım, İzmir’de, İzmit’te ve Özbekistan Fergana’da. Bizim şantiyelerde yaptığımız her türlü mekanik, elektrik, izolasyon ve boya işlerini burada fabrika ortamında yapıyoruz. Avantajı ne? Bir defa kıyaslama yapacak olursak 800 kişiyle yaptığınız montajı, burada yerleşik düzende 400 kişiyle yapabilirsiniz. Dolayısıyla işçilik maliyetleri yarıya düşmekte, bu durum bizim ciromuza olumlu yansımakta, işverenin de maliyetleri düşmekte. Ayrıca müşteri için büyük kolaylık, çünkü buradan sevk edilen modülleri şantiyede üst üste Lego gibi koyup ara bağlantılarını yaparak işini kolayca ve kısa zamanda bitirebiliyor. Zaten modüller arasındaki bağlantıları biz burada yan yana getirip ön montaj yaptığımız için hiçbir problem çıkmıyor. Kısaca, müşteri sahada yüzlerce kişi çalıştıracağına, çekirdek bir kadroyla, bizim hazırladığımız modülleri birleştirerek üniteyi hazır hale getiriyor. Bu konuda biz de çok deneyim kazandık. Aşama aşama oldu tabii. İlk önce sadece çelikleri modüler halde gönderdik, sonra sırasıyla boru ve ekipmanlarını koyduk, izolasyon yaptık, testlerini yaptık, elektrik enstrüman işlerini ekledik, kablolarını çektik, aydınlatma lambalarını yaktık, nihayetinde komple bitmiş halde göndermeye başladık.
Modüler imalatın maliyet dışında başka ne gibi avantajları var?
Fabrikada, modern CNC makinalar, filtre sistemleri ve gelişmiş altyapı sayesinde şantiye ortamına göre iş sağlığı ve emniyet kurallarına çok daha kolay uyum sağlanabiliyor. Çevreye daha az zarar veren bir ortamda çalışılıyor, bu da modüler projelerin daha çevreci olmasını sağlıyor.
Modüler üretim sayesinde dünyanın her tarafına üretim yapabiliyorsunuz. Bu açıdan baktığınızda, küreselleşmenin faaliyetlerinize etkisi ne oldu? Geçmişe göre bugünkü şartlar nasıl değişti?
Öncelikle şunu söylemek lazım. Modüler üretim zaten küreselleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Artık işverenler işlerini çok hızlı yürütebiliyor, zaman içinde iletişim ve ulaşım araçları da gelişti. Modüler imalatın yapıldığı yerlere baktığınızda, hep deniz kenarlarında, limanı olan, iskelesi olan veya denize çok yakın yerlerdir. Böylece imalatı burada yapıp, dünyanın başka bir tarafına gönderebiliyorsunuz kolayca. Hammaddeyi de aynı şekilde farklı yerlerden temin edebiliyorsunuz. Bizim bu konuda bir şansımız var; malzemelerimizi Avrupa’dan temin ediyoruz. Avrupa’daki malzeme, kaliteli malzeme. Her şey yanı başımızda. Bizim modüler imalatla tanışmamızın bir nedeni de bu oldu zaten. Müşteriler Çin’deki kalitesiz üretimden bıkıp bizi buldular. Biz de bunu iyi değerlendirdik.
Pandemi sürecini yatırımlarla değerlendirdiniz. Ne gibi yatırımlar yapıldı bu süreçte?
Bizim fabrikamız 1993 yılında, esas olarak otoyol inşaatlarına hizmet vermek amacıyla kuruldu. Makine ekipmanlarımız da daha çok otoyollardaki viyadük imalatına yönelikti. 2000 yılında TAG Otoyolu projemiz tamamlandı. Tabii fabrika boş durmadı, bir taraftan Tekfen’e hizmet verirken, bir taraftan da dışarıdan kendi müşterilerini arayıp bulmaya çalıştı. Aradan 25 sene geçti. Mevcut makinelerimiz de eskidi. Bir de gelişen çağa ayak uydurmak için verimliliğimizi artırmamız gerekiyor. Bu kulvarda yarışabilmemiz için herkesten daha kaliteli, herkesten daha ucuz, daha az işçilikle üretim yapmamız gerekiyor ki, rekabet edebilelim. Yeni makinelere yatırım yapmak pandeminin hemen öncesinde aldığımız bir karardı aslında. 2019’da siparişlerimizi verdik, 2020 yılında da bir yandan pandemi şartlarında imalatımıza devam ederken makinelerimizi değiştirdik. Şu ana kadar 4 milyon dolara yakın makine yatırımı yaptık. İlk defa bir kaynak robotu aldık, robotla kaynak yapmaya başladık. CNC makinalarımız ile plakaya bir tane deliği yarım dakikada açarken, şimdi 72 tane deliği 1 dakikada açar hale geldik.
Bizim işimiz kesme, delme, kaynak. Kesme delme işlemlerimizi çok hızlı hale getirdik. Öncekinden 3 kat daha hızlı, çok daha fazla üretim yapabiliyoruz. Kaynak robotu da hem kaliteli kaynak yapıyor hem işlerimizi hızlandırıyor. Bu açıdan yatırımların bize çok olumlu yansıyacağını düşünüyorum.
Bünyenizde bir kaynak okulu vardı. Bu devam ediyor mu?
Kaynak okulumuzda çalışmalar devam ediyor. Yeni bir projeye başladık, biliyorsunuz. Tekfen, RusFen’i kurarak Rusya’da iş yapmaya başladı. Biz de Rusya projelerine hazırlıklı olmak için hemen çalışmalara başladık. Fabrikamıza GOST belgesini alıyoruz, çalışanlarımızı da NAKS’tan sertifikalandırıyoruz. Bunun için deneyimli bir şirketten danışmanlık alarak çalışmalara başladık. Yakında kaynak okulumuza Rus uzmanlar gelecek. Kaynakçılarımızı, mühendis ve formen arkadaşlarımızı, kaynak makinelerimizi sertifikalandıracaklar. Böylece fabrika olarak Rusya’daki projelere hazır hale geleceğiz. Tüm kaynak kabinlerimizin içerisine kameralar yerleştirdik. Çünkü buradaki Rus uzmanlar imtihan yaparken, Rusya’dan da GOST yetkilileri anında izleyecekler.
Yetkinliklerimiz açısından değerlendirirseniz, Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi’nin dünyadaki benzerlerine göre konumu nedir? Teknoloji, insan kaynakları, üretim altyapısı, know-how gibi konularda, rekabetin neresindeyiz?
Şu anda kendimizi Türkiye’de en önde sayabiliriz. Bir iki tane rakibimiz var ama onların da önünde olduğumuzu söyleyebilirim. Hele bu yeni yaptığımız yatırımlarla, kesinlikle öne geçtik. Aldığımız plaka kesme-delme makinesinden, bu ebatta dünyada sadece 3 tane var. Birisi bizde, biri İspanya’da, biri de Kanada’da. Bu yeni büyük CNC tezgâhlar sayesinde köprü, viyadük, petrol platformları gibi büyük projeleri rahatlıkla yapabiliriz. Bu makinelerin verdiği güçle biz dünyada, Avrupa’da da söz sahibi olacağız.
Bu durum iş hacmimizi nasıl etkileyecek?
Pandemi elbette işlerimizi etkiledi. Birçok proje ertelendi. Ancak bu dönemde biraz küçülsek de çalışmalarımızı sürdürdük. Bundan iki ay öncesine kadar Irak’taki Lanaz Rafinerisi için 62 tane modül üretip gönderdik. Komple rafineriyi burada imal ettik. Bu devam ederken Brezilya’ya 46 tane modül yaptık, onları da sevk edeli 8 ay oldu. Şimdi beklediğimiz projeler var. Bakû’daki Azerbaycan Merkez Bankası’nın çelik imalatlarına başlayacağız. Onu beklerken Havatek firmasının Irak’taki bir rafineri işi için 4.500 ton çelik imalatı yapacağız. Grup şirketlerimizden Toros Tarım’ın Ceyhan’daki Torosport Terminali’nin yenileme projesi için 2.500 tonluk bir imalat işimiz var. Şu anda teklif verdiğimiz 10 işten 8 tanesi modüler. Normalleşme ile birlikte yeni projelerle hızlanarak devam edeceğimizi tahmin ediyorum.
Müşterilerimizin duyduğu bu güveni neye borçluyuz?
Bugüne kadar yaptığımız işlerde hiçbir problem olmadı, üstlendiğimiz her işimizin arkasında durduk, Tekfen güvencesini vererek. Önceliğimiz iş güvenliği ve kalite. İşgücümüz çok nitelikli, maliyetlerimiz de uygun olduğu için bizi tercih ediyorlar. Zaten müşterilerimiz daha önce yaptığımız işlerden bizi biliyor. Tekfen kaliteden taviz vermez, düzgün yapar, doğru yapar, her şeyi eksiksiz yapar, bu çok önemli!
Sizin için Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi’nin yeri nedir?
Ben doğma büyüme Ceyhanlıyım. Tekfen’i daha çocukluk yıllarımda tanıdım. O dönemde BOTAŞ kuruluyordu. Biz hayatımızda ilk defa Ceyhan’da yabancı birilerini bu proje sayesinde gördük. İlk defa şortla gezen insanları gördük Ceyhan’da. Böyle küçük yerlerde çok önemlidir bunlar. O zaman bir tane PTT var, projede çalışanlar işten geliyorlar, evlerine telefon etmeye PTT’ye gidiyorlar. Tekfen’i o dönemde tanıdık ve sonrasında çalışmak kısmet oldu. 1983 yılında staj yaptım Tekfen’in bir ortaklığında. 10 yıl kadar şantiyelere gittim. Sonra tekrar buraya dönmek nasip oldu. Neredeyse 39 yıla yaklaştı çalışmam. Aile içinde konuşurken bile şirketten bahsederken “Biz!” diye bahsediyoruz artık. İki çocuğum var, ikisi de mühendis oldu. Onlara da hep söylüyorum, “Tekfen bursuyla okudunuz” diye. Gerçekten çok mutluyum, uzun süredir Tekfen’de çalışmaktan. Çünkü bana güven veriyor; sadece bana değil, tüm çalışanlarına güven veriyor. Bu tesisin Ceyhan için önemini çok iyi biliyorum. Tekfen’de çalışıyorsan kolayca kız verirler burada! Tekfen’de çalışanlar taksitli alışveriş yapabilirler. Bunlar çalışanlar için çok çok önemli. Hem burası bir okul; sadece kaynakçı değil, imalatçı, montajcı… Ne zaman bir şantiyeye çıksam, belki yüzde 25’i buradan geçmiş insanlar oluyor. Yanıma geliyorlar, o da çok hoşuma gidiyor. Bu bölgeye çok büyük katkımız var. Çalışan tüm arkadaşlarıma hep söylüyorum, “Burayı her zaman canlı tutacağız, sağlam tutacağız!” diye. Burası her zaman rekabet edebilmeli dünyadaki her şirketle. Ceyhan için önemi çok büyük. Bununla da mutlu oluyorum bir Ceyhanlı olarak tabii.
AZİZ TANRIVERDİ
Fabrika Müdür Yardımcısı
“Türkiye’de modüler imalat yapan çok fazla tesis yok bizim gibi.”
Çelik Yapı İmalat Tesisi olarak modüler üretimin hangi segmentinde yer alıyoruz, ne tür üretimler yapıyoruz?
Modüler imalat, ister karada ister denizde olsun, gaz ve petrol tesislerinde ve rafinerilerde oldukça yaygın bir hal aldı. Özellikle sahadaki işçiliği, vinç ve yükseltici platform gibi ekipman kullanımını minimize etmek ve montaj maliyetini düşürmek için bu gibi tesisler artık mümkün olduğunca başka lokasyonlarda modüler olarak imal ediliyor. Kara nakliyesi yapılamayacak kadar yüksek olan yapılar birkaç kata bölünüp, daha sonra sahada Lego parçaları gibi üst üste konacak şekilde burada tamamlanıyor. Parçalar, deneme montajları önceden yapılmış olarak gidiyor, dolayısıyla sahadaki işçilik ve diğer maliyetler çok düşüyor, ciddi bir tasarruf sağlanmış oluyor. Biz 2008 yılında Brezilya’daki offshore platformlarla başladık modüler imalata. FPSO P63 Platformu’na ait M31 ve M83 modülleri her şeyiyle komple tamamlanmış olarak sevk edildi. Sonrasında iş büyüdü. Örneğin Irak’ta Lanaz Rafinerisi için 62 tane modül sevkiyatı yapıldı buradan. Komple birbirleriyle uyumu kontrol edilmiş, deneme montajları yapılmış olarak gönderildi. Orada da gayet sorunsuz bir şekilde montajı devam ediyor. Yaptığımız işlerden dolayı bugüne kadar herhangi bir olumsuz geri bildirim olmadı. Türkiye’de modüler imalat yapan çok fazla tesis yok bizim gibi. Çünkü bu işte imalat tesisleri, vinç kapasiteleri, sahalar çok önemli. Çok geniş sahaya ihtiyaç duyuluyor.
Modüler üretime girmek bilinçli bir şirket kararı mıydı, yoksa bir sipariş ile mi tanıştık bu sektörle?
İlk başta müşteri tarafından geldi bu talep, Brezilya’da Petrobras’ın offshore platformları için. O zaman yaptığımız imalatlar daha sınırlıydı. Bazı parçaların imalatını genişlikten dolayı limanda tamamlayabiliyorduk, çünkü limana nakletmek problem oluyordu. Ondan sonra teklifler gelmeye devam etti, özellikle Brezilya’dan. Biz de kendimizi geliştirdik. Her şeyiyle, yani elektriğiyle, ekipmanıyla, enstrümanıyla, lambaları bile takılmış olarak komple iki tane modül yapıp sevk ettik. En ağır modülümüz 620 ton ağırlığındaydı. Gemiye yükleyip gönderdik. O gün bugündür devam ediyoruz modüler imalatlara. Pek çok proje yaptık. Pandemi döneminde de gerçekten çok özverili bir şekilde çalışarak, zamanında ve kaliteli bir şekilde işlerimizi tamamlayıp sevk ettik. Gelen teklif isteklerinin büyük çoğunluğu modüler artık. Normal çelik veya boru imalatında rakibimiz olan küçük firmalar bu tip modüler imalatta yoklar. Mümkün değil zaten olmaları.
Şu anda işlerimizin ne kadarını modüler imalatlar oluşturuyor?
Sade çelik ya da boru imalatı olarak bakarsanız, klasik imalatımız yüzde 30 civarlarına düştü. Modüler imalata yönelik teklif istekleri ise eskiye göre epeyce arttı. Yaklaşık yüzde 30’a yüzde 70 gibi düşünebiliriz.
Daha çok hangi sektörlerden geliyor talepler?
Rafineriler, kara ya da deniz platformları, gaz tesisleri, petrol tesisleri ve petrokimya tesisleri diyebiliriz. Onun dışında daha küçük ebatlı, kompakt, modüler skid ünitelerine yönelik talepler de gelebiliyor.
Pandemi dönemini nasıl geçirdiniz? Üretim devam etti mi?
Üretimimizi devam ettirdik hasarsız olarak. Bunu da belirlediğimiz kurallara yüzde 100 uyarak, sosyal mesafe ve maske gibi gerekli bütün önlemleri alarak sağlayabildik. Herkes de benimseyip uydu kurallara. Evden çalışanlar oldu, herkes özveriyle ve özenle çalıştı. İmalattan dolayı geciken bir projemiz olmadı. Ama özellikle Avrupa’dan ithal ettiğimiz malzemelerin temininde yaşanan gecikmelerden dolayı bir miktar sarkan işlerimiz oldu. Bu dönemde iki tane modüler imalat projesini, müşterinin de son derece memnun kaldığı bir şekilde tamamladık. Hepimiz işimizin başındaydık. Mustafa Bey başta olmak üzere, pandemi boyunca hiç kesintisiz buradaydık.
Pandemi neleri değiştirdi sektörünüzde? Bundan sonrası için beklentileriniz neler?
Şu anda birçok yatırım dondurulmuş durumda, dolayısıyla teklif istendiği halde yatırım startı verilemeyen çok proje var. Bu durum işlerimizin daralmasına yol açıyor. Ayrıca maliyetler biraz daha arttı doğal olarak. Çünkü daha geniş alanda daha az kişiyle çalışıp daha az üretim yapmak zorundayız. Umarım aşılama kampanyası ile bu sıkıntılar tamamen ortadan kalkar da eskiye dönebiliriz. Brezilya projeleri krizden dolayı durmuştu, şimdi tekrar bir hareketlenme var. Petrobras iki tane platformun ihalesini yaptı, umuyorum ki o projelerden pay alabiliriz. Bunun için müşteri ziyaretleri yapmayı planlıyoruz.
İSMET GÜNSEL
Modül Projeleri Müdürü
“Geçtiğimiz iki yıl içinde 100’den fazla modül ürettik!”
Öncelikle Tekfen’le olan tanışıklığınızdan bahsederek başlayabilir miyiz?
Benim Tekfen ile olan tanışıklığım aslında buralı olmamla başlıyor. Ceyhanlıyım, ailem de halen Ceyhan’da yaşıyor. Üniversitede okurken, 2007 yılında burada staj yapma imkânı buldum. İlk tanışıklığım o şekilde oldu. Rahmetli Nadir Çiftçi Bey, o zaman buranın bakım yöneticisi, buna vesile oldu. İş hayatına, Tekfen öncesinde çokuluslu bir Türk müteahhitlik firmasında Katar’da başladım makine mühendisi olarak. Akabinde 2012 Ocak ayında Türkmenistan Güney Yoloten Gaz Sahası Geliştirme Projesi ile Tekfen’de göreve başladım. Türkmenistan çok zorlu bir coğrafyaydı. Ona rağmen çok güzel günlerimiz geçti, orada çok farklı insanlarla tanışma fırsatım oldu. Sonrasında Suudi Arabistan Sadara ve Azerbaycan Şahdeniz 2 Terminal Genişletme Projelerimizde çalıştım. Azerbaycan projesi devam ederken eşimle tanıştık, o da Azfen’de çalışıyordu. Akabinde ben de Azfen bünyesinde 2018-2019 yıllarında Gürcistan’daki BP Bakû-Supsa Boru Hattı Revizyon Projesinde çalıştım. Hemen sonrasında bir boşluk oldu, ben o sırada Erzincan İliç’te çokuluslu bir maden firmasında görev aldım. Ceyhan büyük bir yer olmadığından herkes herkesi tanır, bilir. Burada modüler imalat konusunda bir pozisyon oluşunca, Mustafa Baysal Bey ve Aziz Tanrıverdi Bey şantiye geçmişi olan, imalat ve montajı bir arada yapabilecek biri olarak benim uygun olabileceğimi düşünmüşler, sağ olsunlar. Böylece kendileri ile görüşme fırsatımız oldu. O tarihten bu yana, yani 1,5 yıldan fazladır beraberiz.
Sizin öncesinde çalıştığınız projelerden ötürü modüler yapı konusunda bir deneyiminiz olmuş muydu?
Bu konuda kısmen bir deneyimim olmuştu, ama direkt olarak modüler bir projede çalışmamıştım. Burada modüler işler tabii benden çok önce Brezilya projeleri ile başlamış. Ama son dönemlerde bu iş daha da yoğunluk kazandı. Geçtiğimiz iki yıl içinde 100’den fazla modül ürettik.
Fabrika bu tür imalatlar yapabilmek için ne kadar uygundu? Özel bir değişiklik ya da hazırlık yapılması gerekti mi?
Aslında bütün kaynaklarımız bu tür imalatlar yapmaya uygun, ama deneme montajları için belli bir hazırlık yapmamız gerekti. Sonuçta kapalı bir tesisin içerisinde deneme montajlarını istediğiniz gibi yapamayabiliyorsunuz. Dolayısıyla biz de tesisin arkasındaki alanı montaj sahasına dönüştürmek için elden geçirdik. Bu önemli bir konu, çünkü bir modülün başka komşu modüllerle bağlantılarını görmek zorundayız. İmalat kısmında mevcut yapımız gayet yeterli. İmalatta çalışan tüm işçi ve formenlerimiz de modüler üretimin ne olduğunu gayet iyi biliyorlar ve bu konuda oldukça tecrübeliler.
Son yaptığınız üretimlerden biraz bahsedebilir misiniz?
2020 yılında yaptığımız işlerden biri, Brezilya’daki bir enerji santralı projesine ait 45 tane modüldü. Tabii bunun teslimatını gemi yüklemesiyle tek bir seferde yapmamız gerekiyordu. O sevkiyat Kurban Bayramı tatiline denk geldi. Sonuçta gemi geliyor, bir şekilde yüklemeyi yetiştirmek zorundasınız. Arkadaşlarımız 5-6 gün çok yoğun bir şekilde çalışmak zorunda kaldı, ama tam istenilen zamanda, istenildiği şekilde yüklendi ve 45 modül de Brezilya’ya doğru yola çıktı.
Kuzey Irak için yaptığımız diğer rafineri projesi ise buradan parça parça, yani modül modül yükleme yapılarak gönderdiğimiz bir işti. 62 tane modül sevkiyatı yaptık. Ceyhan’ın lokasyon olarak Kuzey Irak’a yakın olması, o bölgedeki işler için bizi daha avantajlı bir konuma getiriyor. Bu işte bizi tercih etmelerinin önemli bir sebebi de buydu. Özellikle önümüzdeki süreçte Kuzey Irak’ta birçok rafineri projesi olacak. Bu projeleri yapan firmalar, imalatı kolaylaştıracak şekilde modüler çözümler almak istiyorlar. O yüzden bölgeye yakın olmamız büyük bir avantaj. Tabii önümüzde yine Doğu Akdeniz gibi bir olasılık var. Şu an büyük enerji firmaları bu havzada araştırma yapıyorlar. Bu coğrafyada inşa edilecek büyük deniz platformları bizim yine burada önemli bir oyuncu olmamıza vesile olabilir. Aynı şekilde Karadeniz’de bulunan Sakarya Gaz Sahası yeni iş olanakları vadediyor. Kısaca bu bölgede modüler işlerin çok yaygınlaşacağını ve bu alanda tecrübeli bir firma olarak bize önemli fırsatlar doğuracağını düşünüyoruz.
Uluslararası rekabet açısından nasıl bir noktadayız? İyi olduğumuz yönler kadar geliştirmemiz gereken konular var mı?
Rekabet açısından diğer firmalardan ayrılmanın yolu özellikle bu tarz işleri EPC olarak yapabilmek. Biz Tekfen olarak bu kapsamda Türk rakiplerimiz içerisinde belki de şu an en önde gelen firmayız. Mesela şu an üzerinde çalıştığımız 6 modüllü bir işimiz var, Mısır’daki bir rafineri için yaptığımız. Bu proje özelinde Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi, Tekfen Mühendislik ve Tekfen İmalat olarak üçlü bir konsorsiyum halinde hareket ediyoruz. Statik ekipmanların tedarikini Tekfen İmalat’ın yaptığı, mühendislik çözümlerini ve bazı satın alma işlerini Tekfen Mühendislik’in yürüttüğü, modül imalatı ve satın almalarda merkezde bizim yer aldığımız bir EPC projesi. Geçtiğimiz mayıs ayında sözleşmesi imzalandı. Öncesinde çok uzun bir süre görüşmeleri yapıldı. Şu an proje yürürlüğe girmiş durumda. Tekfen Mühendislik çok yoğun çalışıyor, takdir edersiniz mühendislik aşaması işin en başı. Şu an satın alma süreci de başlamış durumda. Sonrasında bizim burada imalat, montaj ve sevkiyat süreçleri olacak. Bizim daha önceki dönemde dünyadaki başka büyük firmalardan farklı olarak en büyük handikabımız, bu işin sadece inşa eden kısmında yer almamızdı. Bugün artık hiç kimse bir işin mühendisliğini başka bir firmaya, satın almasını başka bir firmaya, inşasını da başka bir firmaya vermek istemiyor. Bu durum bazen daha pahalıya gelse bile işin tek bir merkezden, tek bir firmayla yönetilmesi isteniyor. Biz de bu konuda ilerleme kat ediyoruz. Bu sadece modüler işlerde değil, diğer konvansiyonel işlerde de bu şekilde. Dolayısıyla Mısır projesi ile, diğer şirketlerimizle kol kola, modüler imalat tarafında yeni bir adım atmış olduk.
Geleceğe yönelik olarak bizi daha ileri taşıyacak başka ne gibi fırsatlar olabilir?
Bölgesel olarak düşündüğümüzde karayolu sevkiyatı yapabilmemiz tabii ki bir avantaj olabilir, ama belki ileride yapılacak bir yatırımla, deniz yolunu daha etkili kullanabilmemiz için kendimize ait bir liman olması elbette bizi özellikle Doğu Akdeniz bölgesindeki işler için çok daha etkin bir noktaya getirebilir. Çünkü böyle ağır işler için denizden sevkiyat yapabilmek her zaman önemli bir avantaj.
SERDAR GÜN
Teklif Yöneticisi
“Modüller halinde 10 tondan 10.000 tona kadar farklı kapsamlarda imalat istenebiliyor. ”
Öncelikle kendinizden kısaca bahseder misiniz? Ne zamandır buradasınız?
2001 yılında Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olur olmaz ilk işime şantiyede başladım ve Tekfen’e girinceye kadar birçok irili ufaklı projede çeşitli görevler aldım. Tekfen’de başlayalı haziranda 9 sene oldu. Bir arkadaşımla bir gün yemeğe gittik, “Aziz (Tanrıverdi) Ağabey de gelecek” dedi. Onunla daha önceden başka bir firmada birlikte çalışmıştık. Ben o sırada Basra’dan yeni dönmüştüm, iş bitince çalıştığım firmadan ayrılmıştım. Büyük kızım 15 günlükken ve küçük kızım da 3 aylıkken yurtdışı şantiyeye çıkmıştım öncesinde. Eşim ve benim için zor bir dönemdi. Bu nedenle biraz Adana’da ailemle kalmak istiyordum. Yemekte Aziz Bey fabrikadan bahsetti, “Bir boru imalatçısı arıyorlar, yapar mısın?” dedi. Gönderdim CV’mi, ertesi gün aradılar. Geldim Mustafa Bey’le de görüştüm, kısmet oldu. 2012 yılında Boru İmalat Şefi olarak işe başladım, 6 sene öyle çalıştım. 2018’den beri de teklifteyim. Tabii öğrenmenin sonu yok. Sağ olsunlar, şeflerimizden, merkezden özellikle E&I teklif departmanından, satın alma bölümlerinden, projeden, çalışma arkadaşlarımızdan, kısaca her yerden destek alıyoruz. Çok özverili bir ekiple çalıştığım için de ayrıca kendimi şanslı hissediyorum. Beraber el birliğiyle bir şeyler ortaya koymaya çalışıyoruz.
Sizden modüler projelerdeki rotamız hakkında bilgi alabilir miyiz? Hangi sektörler önceliklerimiz arasında yer alıyor?
Modüler ünitelerde ağırlıklı olarak petrokimya sektörüne yönelik çalışıyoruz. Talep de daha çok o sektörden geliyor zaten. Modüller halinde 10 tondan 10.000 tona kadar farklı kapsamlarda imalat istenebiliyor. Biz de bu aralıkta teklifler hazırlıyoruz. Tabii modül deyince çelik işleri bitmiş, boru ekipman montajı, elektrik enstrüman işleri ve testleri yapılmış, boyası ve izolasyonu tamamlanmış ünitelerden bahsediyoruz. Üretimini burada yaptığımız işleri ağırlıklı olarak İskenderun Limanı’ndan gönderiyoruz. Ebat olarak taşınamayacak büyük modülleri ise zaten orada yapıyoruz. Petrokimya sektörünün modüler üretime ilgisi çok fazla ve giderek de artacak gibi görünüyor.
Böyle bir projeye teklif hazırlamanın zorlukları neler?
Öncelikle hem çelikten ve borudan anlamanız, hem elektrik enstrüman işleri, ekipman montajı hakkında fikir sahibi olmanız gerekiyor. İşin ebadına ve kapsamına göre imalatı ne şekilde yapacaksınız, bir kısmını burada yapıp bir kısmını İskenderun Limanı’nda mı tamamlayacaksınız gibi konular da var. Öyle olunca işin içine limanda yer kirası, mobilizasyon demobilizasyon bütçesi, vinç kiraları gibi başka maliyetler giriyor. İşi ne kadar sürede bitirebileceğinizi planlamanız gerekiyor.
Yani kafanızda projeyi baştan sona planlıyorsunuz. Normal tekliflere göre biraz daha meşakkatli olsa da modüler bir imalat için teklif hazırlamak çok keyifli bir şey aslında. Ayrı bir zorluk da teklif isteme sürelerinin genellikle kısa olması. Çoğu zaman çakışmalar ve acil dönüş talepleri alıyoruz.
Türkiye’de modüler imalat alanındaki rekabet nasıl? Teklif bölümü için en kritik konu bu olsa gerek.
İş almak gerçekten çok zor. Modüler imalat özelinde, Türkiye’deki rakiplerle maliyet konusunda yarışmak kolay değil. Biz aldığımız hiçbir işi taşeronlara dağıtmıyoruz, her işi kendimiz yapıyoruz. Tabii bu maliyet konusunda bizi zorluyor biraz. Ama kalite açısından gerçekten bu işi hakkıyla yapan firmalardan biriyiz diye düşünüyorum. Bir de bazı işleri İskenderun Limanı’ndaki montaj sahasında yapmak zorunda kalmamız bize bir maliyet artışı getiriyor. Günün birinde kendi limanımıza sahip olursak bu bize bir avantaj yaratacaktır elbette.
Teklif yöneticisi olmanın, buraya iş getirme sorumluluğunun sizde yarattığı zorluklar var mı?
Olmaz mı! Çok zor gerçekten, çünkü bahsettiğimiz fabrika 160.000 metrekare alana kurulu, maksimum kapasitede 1.300 kişinin çalışabildiği bir tesis. Yani öyle küçük bir yapı değil. Böyle bir fabrika için teklif hazırlamak gerçekten çok zor ve çetrefilli bir iş. Birçok teklif veriyoruz ama dünyada pandemi, çelik fiyatlarının artması, petrol fiyatlarının ise düşmesi gibi sebeplerden projelerde bir yavaşlama var. Mesela bizim 2020 senesinde verdiğimiz tekliflerden hâlâ yarıya yakını sonuçlanmadı henüz. Tabii bu süreç çok zor geçiyor, o sorumluluğu hep hissediyoruz. Günün sonunda bizim işimizde başarının şartı projeyi alabilmek.
Diğer Grup Şirketleri ile sinerji içerisinde hareket etmek sizin işinizi biraz daha kolaylaştırabilir mi?
Son dönemlerde Tekfen Mühendislik, Tekfen İmalat ve Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi olarak koordineli bir şekilde aldığımız bir proje var. Şu anda mühendislik çalışmaları ve satın alma süreçleri devam ediyor. Bunu daha sık yapmamız lazım, çünkü büyük avantaj sağlayacaktır bu tarz projeler. Grup Şirketlerinden birçok kişiyle sürekli irtibat halindeyiz. Sık sık görüşüyoruz, fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bunun tabii bir tecrübe süreci olacaktır, bazı zorluklar yaşanacaktır. Ama böyle çok daha iyi bir noktaya gelinebilir diye düşünüyorum.
ERSİN TEMOÇİN
İş Geliştirme Şefi
“Tecrübemizle daha fazla modüler proje alarak gerçek kimliğimizi ortaya çıkarabiliriz.”
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Tekfen’le yolunuz ne zaman kesişti? Şu an yaptığınız işin de detaylarını dinleyelim. Böyle bir fabrikada, iş geliştirme nasıl yürüyor?
Ben 2011 yılında Tekfen ailesine katıldım, İş Geliştirme Mühendisi olarak. Bunun yanında planlamaları da yapıyordum. Brezilya projelerimizle inanılmaz bir yoğunlukta başladık. Üçüncü senemde şefliğe yükseldim. İş Geliştirme olarak daha çok uluslararası ölçekte çalışıyoruz. İlk bağlantıları kurup ön yeterlilik almak yaptığımız işin ilk adımı. Sonrasında teklif aşaması geliyor. Teklife de destek veriyorum elimden geldiğince. Teklifi hazırlayıp sunduktan sonraki aşamada müşteriler fabrikamızı ziyarete gelmek isterler. Geldiklerinde tesisimizin güncel tanıtımını müşteriye sunarım. Sunumu yaparken insanların gözlerinin içine bakınca o beğenme tebessümünü görmek işimizi iyi yaptığımızı bir kez daha hatırlatır. Çoğu ziyaretçilerimiz burada yaptığımız işlerden gerçekten etkilenirler. Fabrikamızı gezenlerin istisnasız ortak fikri, inanılmaz temiz ve organize bir fabrika olduğudur. Hemen bunu söylerler. Şimdi iş geliştirmenin konseptini biraz daha değiştirip, iş portföyümüzü geliştirmek istiyoruz. Çelik ve boru işlerinin yanı sıra modüler tarzda, daha katma değerli işler üzerine yoğunlaşıyoruz.
İş geliştirmenin şartlarından biri de güven uyandırmak değil mi? Uluslararası ölçekte güvenilirlik ve itibar açısından nasıl bir değerlendirme yapabilirsiniz?
Brezilya’dan gelen var, Amerika’dan gelen var, Danimarka’dan, Norveç’ten gelen var. Bazı durumlarda Ortadoğu’da yaşanan olaylardan dolayı gelmeye çekinenler oluyor. Öte yandan Brezilya’dan aileleriyle birlikte 45 kişi geldi, iki sene kadar yaşadılar burada. Çocuklarını okullara yazdırdık, evler kiraladık. Çok samimi olduk. Gitmeden önce, “Sizin ortalama yaşam ömrünüz ne kadar?” diye sordular. “60-65 yaş civarı” dedim, şaşırdılar. Bu kadar güzel yemekleri, bu kadar taze meyve sebzeleri, bu kadar güzel hava şartlarını ve bu kadar sıcakkanlı, mutlu insanları görünce 65 yaş az geldi herhalde. Şirketimizi tanıtırken arkamızda Tekfen gibi bir güç olması da çok önemli tabii. Misafirlerimize yalnızca şirketi tanıtmıyoruz, bölgemizi de tanıtıyoruz. Bana göre burada rahat edebilecekleri ortamları, şehri tanıtmak, lezzetleri tanıtmak da iş geliştirmedir. Mesela son projemizde bir müşterimiz, Amerika’dan gelmeden beni aradı, “Ersin, gittiğimiz restoranın lokasyonunu bana at, uçaktan inip hemen oraya gitmek istiyorum, çok özledim!” dedi. Sadece bunu özleyip gelmek isteyenler var.
Türk sıcakkanlılığının çekim gücü diyebilir miyiz?
Ben iş geliştirmeyi biraz daha samimi ilişkilerle yapmayı seviyorum. Bazı şeylerin sadece e-posta yoluyla olabileceğine inanmıyorum. Çünkü insanlar size güven duyarsa, fabrikayı beğenirse, gücünüzü görürse, bazen fiyata bakmayabiliyor. Örnek vermek gerekirse, bir müşterimizin direktörüyle konuştuğumda, bizim ilk 4 içinde bile olmadığımızı söyledi fiyat olarak. “Ama işi ben size getiririm” dedi, çünkü o da kafasının rahat olmasını istiyor ve Tekfen’e güveniyor.
Biraz modüler imalatla ilgili konuşalım. Siz 2011’den bu yana buradasınız. Önce hızlı bir Brezilya rüzgârı esti, sonra ara verildi. Şimdi tekrardan canlandı.
Evet, 2016’dan sonra Brezilya’daki işler ülkenin ekonomik problemlerinden dolayı durdu. Bizim modüler işlerimiz de yavaşladı. Fakat sonra, geçtiğimiz sene Brezilya’dan yeni bir iş aldık. Onu tamamladık, gönderdik. Ondan sonra Irak işinde ilk defa bir nafta tesisinin komple imalat ve montajlarını yaptık. Bu projenin en güzel yanı çelik, boru, elektrik, ekipman ve enstrüman işlerinin tamamının burada yapılmasıydı. Tesis modüler şekilde bir bütün olarak burada tamamlanınca, sahaya sadece montaj işçiliği kaldı. Hem onlar kazandı hem biz kazandık. Şimdi tecrübemizle bu tarz işlerde daha fazla proje alarak, Ceyhan İmalat Tesisimizin gerçek kimliğini ortaya çıkarabiliriz.
Radarınızda hangi ülkeler var?
Esasında coğrafya olarak Orta Doğu’ya yakınız, Irak piyasasını hiçbir zaman gözümüzden ayırmıyoruz. Brezilya’da da şu anda piyasalar açıldı; yeni projeler için müşterilerimizle sıcak temastayız. Rusya da bizim için önemli bir pazar olma yolunda. Avrupa’daki müşterilerin yoğun talepleri ve sıcak görüşmeleri mevcut. Benim gözümde fabrikanın tam kapasite modüler imalat yapması lazım ki para kazanabilsin. Yani katma değerli modüler projelere odaklanmalıyız. Bunların yanında modüler ve konteynır tipte E-House ünitelerine yakın ilgimiz var. Modüler E-House dediğimiz, taşınabilir elektrik odaları. Diyelim ki çölün ortasında bir endüstriyel tesis kuruyorsunuz ya da sarp bir arazide madencilik yapıyorsunuz. Bir elektrik güç merkezine ihtiyacınız var. E-House dediğimiz bu modüler yapı, içerisi tamamen elektrik ekipman ve güç panolarıyla dolu bir evdir esasında. Alıp istediğiniz yere taşıyabiliyorsunuz ve çok hızlı bir şekilde bağlantılarını yapıp anında devreye alabiliyorsunuz. Şu ana kadar 6 ayrı projede 20 adet farklı ölçülerde E-House tamamlayıp müşterilerimize teslim ettik. Son E-House projelerimizden birini İrlanda’ya gönderdik. Şimdi son bir tane yapıyoruz, ayrıca üç büyük projeyi daha takip ediyoruz. Bu tarz projeler bizim müşteri ve ürün portföyümüzü inanılmaz geliştiriyor. Çünkü bu sayede bizim için yepyeni yerlere ve ülkelere girebiliyoruz.
Başka ürünler de var mı bu şekilde?
Var, daha küçük boyutlarda modüller de yapılıyor burada. “Modüler Skid” diyoruz onlara. Masa kadar bir şey düşünün, çok büyük değil. Çelik yapısını imal ettiğimiz bu skidlerin üzerine müşterinin istediği ekipmanları ve enstrümanları monte edip hemen sahaya gönderebiliyoruz. Burada her işe göre bir ekip kuruluyor. Mesela E-House modülleri için ayrı bir ekip çalıştırıyoruz, çünkü bu tarz imalatlar sadece çelikten oluşmuyor; kozmetik bir iş de var orada. İçerisindeki her şeyin tertemiz, pırıl pırıl olması lazım. İçinde insanların rahat hareket edebileceği bir ev inşa ediyorsunuz aslında. Müşteri onu bir rafinerinin ya da endüstri tesisinin parçası gibi değil, sürekli kullanacağı bir ev gibi düşünüyor. Orada daha dikkatli ve daha ince parçalarla çalışıyorsunuz. Siemens’in bu konuda 10’a yakın tedarikçisi varken, şu anda daha çok bizimle çalışmak istiyor. Firmanın iş geliştirme müdürü ile geçen gün görüştüm. “Neden sizi seçtiğimizi biliyor musun?” diye sordu. “Çünkü bizde rahat ediyorsunuz, size her imkânı sağlıyoruz, ufak tefek şeyler için istekte bulunmuyoruz, projeyi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz,” dedim. Bunun üzerine o da, “Evet, sizinle çalışırken çok rahat ediyoruz. Kafamız rahat oluyor, müdahale etmemize gerek kalmadan projeler bitiyor,” dedi. İşte bu güveni sağlamak bizim için çok önemli. Levent (Kafkaslı) Bey’in buraya ilk geldiğinde söylediği bir söz vardı, “Tekfen’in adını kirletmeyin, Tekfen’in adı hiçbir zaman kötü anılmasın. Kötü bir imalatımız, kötü bir boyamız asla olmasın!” demişti. Müşterilerimizle ilişkilerimizde devamlılık şart. Bir Amerikalı müşterimiz yaptığımız projeden o kadar memnun kaldı ki, bütün işlerinde bizimle çalışmak istiyor bu nedenle. Ukrayna’da iş alacak, bize getirmek istiyor; Polonya’dan iş getirmek istiyor; İsrail’den getirmek istiyor. Bu da, “İyilik yap iyilik bul” gibi bir şey.
EMİNE KEKİLİ GÜNGÖR
Kaynak Mühendisi, Kalite Şefi
“Çalışma, emek, başarıyı getiriyor. Çalışınca karşılığını bir gün alacağıma inanıyorum!”
Öncelikle bir kadın olarak, böyle bir fabrikada kaynak mühendisi göreviyle sizinle tanışmaktan gurur duydum açıkçası. Sizi daha detaylı tanıyabilir miyiz?
Çok teşekkür ederim, beni onurlandırdınız. Burada Kalite Kontrol Şefi olarak çalışıyorum. Çukurova Üniversitesi, Makine Mühendisliği mezunuyum. Bu bölümü özellikle istedim, erkekler kadar güçlü olabileceğimizi kanıtlayayım istedim açıkçası. Hoşuma da gitti bu meslek. Mezun olduktan sonra bir bölümde uzmanlaşmak istedim. Kaynak mühendisliği de oradan geliyor. Bir arkadaşım yönlendirdi beni kaynak mühendisliğine. Onu da sevdim branş olarak. Gerçekten uçsuz bucaksız bir derya. Öncesinde Amerika’da dil eğitimi aldım, 5-6 ay orada kaldım.
Yani Kaynak Mühendisliği bilinçli bir tercihti diye anlıyorum.
Evet, öyle. Onun için 5 ay ODTÜ’de eğitimini aldım. Bu, yoğun bir eğitim. Böylece kaynak konusunu malzeme ve mukavemet gibi mühendislik bilgilerimle birleştirme imkânım oldu. Mezun olduktan sonra buraya başvurdum. Kaynaklı imalat işi yapıldığı için burası beni çok heyecanlandırdı. Görüşmeye çağrıldım, sonra da kabul ettiler. Buna gerçekten çok sevindim, çünkü başta biraz zorladılar. Kadın olursa acaba biraz çıtkırıldım filan mı olur diye düşünmüşler. O düşünce şimdilerde tamamen kalktı. Artık hangi görev olursa olsun, kadın erkek ayrımı yapılmıyor. Ben başladıktan sonra kaynak işleri nasıl oluyor diye öğrenmek için sahaya da gittim, kaldım; merak ettim sahayı. Sonra kendim kaynak yapabilmek için kaynakçı sertifikası aldım. Kaynağı öğrenmeyi çok istiyordum, onun için öğle aralarında gidip eğitim alıp dönüyordum. Yeni bir şeyler öğrenmeyi, kaynak alanında kendimi geliştirmeyi çok seviyorum. Hatta daha geçenlerde bir eğitime daha gittim. En son 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda bir video çekimi için kaynak yaptım. Kaynak alanında uzmanlaşmayı çok istiyorum, mesleğimi seviyorum. Sahada aktif olmayı da çok seviyorum. Çalışma, emek, başarıyı getiriyor. Çalışınca karşılığını bir gün alacağıma inanıyorum. Hep bir adım önde gitmeyi seviyorum. O yüzden de mutlaka her gün bir şey daha öğreneyim istiyorum. O konuda da burası beni tatmin ediyor. Sadece eğitim açısından değil, çok değişik imalatlar görüyoruz burada.
Yeni bir kaynak robotu yatırımı yapıldı. O konuda ne düşünüyorsunuz?
Biz, buradaki üç kaynak mühendisi olarak o robotun eğitimini aldık. Kısa sürede ve çok güzel bir şekilde kaynak yapabiliyor. O yüzden bence şirketimiz için güzel bir adım oldu. İşe yansıması da gayet güzel olacak. Mesela aynı tür bir imalat düşünün. Küçük bir destek elemanına kaynak atılacak, 300 adet. Bu işi normal bir kaynakçıya versek günlerini alır imalatı. Ama biz robota aynı işi tanımladığımızda, belki de bir haftada yapılacak işi bir günde yapıp bitiriveriyor.
Sizin kalite kontrol göreviniz var. Yani bir bakıma buranın itibarı sizin ellerinize emanet.
Kalite kontrolün amacı bu fabrikadan daha hatasız, daha kaliteli, müşteriden daha az geri dönüş alacak şekilde işler çıkmasını sağlamak. Şayet kalite kontrol olmasaydı, müşteri memnuniyeti ve devamlılığı sağlanamazdı. Ben yapılan imalatı müşteriye en güzel ve kaliteli şekilde sunabilmek için kaynakçılarımızı denetliyorum sürekli.
Kadın olmak bu konuda bir handikap yaratıyor mu?
Tabii bu durum ilk başta biraz farklı geliyor insanlara, ama bir şey de diyemiyorlar. Muhatapları bir kadın olunca daha kibar davranıyorlar açıkçası. Bir yandan da azmime şaşırıyorlar. İşimi çok ciddiye aldığımdan, “Emine Hanım, siz de çok katısınız ama!” diyorlar. Yeni gelenlere, “Emine Hanım gelince kaçın!” filan gibi şeyler söylüyorlar. Kadın olarak daha detaycı ve daha kontrolcü oluyoruz herhalde. Bence kalite kontrol işini kadınların yapması önemli bir avantaj. Çünkü kendi adıma bana verilen bir işe bakarken hem görsel açıdan değerlendiriyorum hem de onu nasıl daha kaliteli hale getirebilirim, nasıl daha işlevsel olabilir diye farklı bakış açılarından düşünüyorum. Annelik tecrübesi bile bir bakıma buna katkı yapıyor.
Son olarak modüler imalatla ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz? Bu konuyu yakından ele alıyoruz okurlarımız için.
İlk işe başladığımda, 2013 yılında Brezilya’ya modüler imalat yapılıyordu burada. O zamandır bu zamandır modüler imalat devam ediyor. En son geçen sene Irak’ta kurulacak bir rafinerinin tüm imalatını burada yaptık, o şekilde sevk ettik. Yani bir tür paket gibi. Biz daha önce boru ve çelik imalatı yapıyorduk, şimdi onun üzerine elektrik ve enstrüman imalatını da ekleyince hem iş hacmimiz genişledi hem de yaptığımız işler daha değer kazandı. Eskiden bir işte revizyon gerektiği zaman gidilip yerinde yapılması gerekiyordu. Ama şimdi burada borulamayı kendimiz yaptığımız için revizyonlarını da anında üzerinde yapabiliyoruz. Modüller yerine ulaştıktan sonra da aynen Lego yapar gibi, parçaları birleştirmek kalıyor sadece.
ENDER DEMİRER
Üretim Planlama ve Kontrol Yöneticisi
“Modüler imalat, yepyeni tecrübeler edinmemize sebebiyet verdi.”
Bize kendinizle ve görevinizle ilgili bilgi verebilir misiniz? Tekfen’le yolunuz ne zaman ve nasıl kesişti?
Benim Tekfen ile yolum burada kesişti. İş hayatıma 1996 yılında başladım; 1998 yılına kadar üç farklı işyerinde çalıştım. O dönemde herhalde kendim için en uygun yeri arıyormuşum. Sonra 1998’in Mayıs ayında burada işe başladım. Bir girdim, maşallah, Allah bizi bu zamana kadar getirdi.
Hep aynı görevde miydiniz, yoksa farklı sorumluluklarınız oldu mu?
İlk girdiğimde İş Hazırlama departmanımız vardı, şimdi daha çok Teknik Ofis tabirini kullanıyoruz. Orada mühendis olarak başladım. Sonrasında farklı birimlerde de çalıştım ama genelde ofis ortamında kaldım. Sahada fazla bir çalışmam olmadı. Genelde teknik ofis, iş hazırlama, üretim planlama, kontrol görevleriyle uğraştım. Şimdi de Üretim Planlama ve Kontrol Yöneticisi olarak çalışıyorum. Görevim, yeni bir proje aldığımızda, iş emrinin verilmesinden müşteriye teslim edilinceye kadar geçen sürede üretimin planlanmasını ve işin o planlamaya uygun şekilde ilerleyip ilerlemediğinin kontrolünü içeriyor. Yani sürekli olarak işin içinde olma durumu var. Ayrıca bu süreçte müşteriye ve merkez ofise düzenli raporlama yapıyoruz.
1998 yılından bu yana muhtemelen çok farklı projeleri takip etmişsinizdir burada. Bu işleri modüler üretimle mukayese ettiğinizde ne gibi farklılıklar var? Bu farklılık sizin işinize nasıl yansıdı?
Modüler imalata geçtikten sonra elbette bütün sistem ve prosedürlerimizi uyarlamak için biraz daha farklı bir çalışma yapmamız gerekti. Öncelikle daha uzun, daha geniş ve daha yüksek tonajlı malzemelerle çalışma gereksinimi ortaya çıktı. Ayrıca nakliye zorlukları nedeniyle bu tonajları fabrikada yapamadığımız durumlarda, montaj için liman sahası ihtiyacı ortaya çıktı. Bazı montajları orada yapmak zorunda kaldık. Niye? Çünkü müşteri imalatı komple, her şeyiyle tamamlanmış şekliyle istiyor.
Bu kadar büyük bir üniteyi komple burada hazırlayıp limana gönderme şansımız yok. O nedenle parça parça yapıp, onları limanda birleştirip, oradan gemilerle sevk etmek şeklinde yeni bir yöntem söz konusu oldu. Daha önce tek bir TIR ile taşınabilecek parçalar ürettiğimizden gemiyle sevkiyat olmuyordu hiç. Hayatımıza gemi sevkiyatı diye bir kavram girdi. Buradan limana yapılan gönderimler, oradaki yüklemeler, sevkiyatla ilgili çalışmalar, bunların hepsi yeni tecrübeler edinmemize sebebiyet verdi. Yine fabrika içinde daha ağır tonajlarla çalışabilmek için vinç dizaynlarımızı değiştirdik. Dolayısıyla kendimizi epey yenilememiz gerekti. Şimdi liman hizmetlerini Torosport Ceyhan Terminali’ne aktarmakla ilgili bir fikir var. Bununla ilgili fizibilite çalışmaları yapıldı, yönetime sunuldu.
Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi sizin ilk girdiğiniz günden bu yana nasıl gelişti? Örneğin kapasitesi nasıl büyüdü?
Fabrika 1992’de kurulmuş, ben 1998’de geldim. Ben geldiğimde, ilk 6 yılda toplam 25.000 ton imalat yapılmıştı. İş numarası da 38’di. Bugün 234, yani neredeyse 200 tane iş yapmışız bu zaman zarfında. Tonaj olarak da 300.000 tona çok yakınız. 2.500 ton daha imalat yaptığımız zaman 300.000 tonu görmüş olacağız.
Bu miktarı gözümüzde canlandırmak için nasıl bir örnek verebilirsiniz?
Şöyle düşünebiliriz. Bakû Olimpiyat Stadı için 13-14.000 ton civarında bir imalat yapmıştık. Yani, bugüne kadar burada kabaca 22 tane Olimpiyat Stadı’nın çelik işlerini yapmışız gibi düşünebilirsiniz.
SEMİNEY BAĞ
Üretim Planlama ve Kontrol Mühendisi
“Tekfen’i biliyordum, ama bu kadar büyük işler yaptığını burada gördüm.”
Söyleşimize başlarken sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Üretim Planlama ve Kontrol Mühendisi olarak 2017 yılında katıldım Tekfen’e. Dört yılı tamamlamak üzereyim. Aslında zaman çok hızlı geçiyor burada. İşe ilk girişim dün gibi geliyor bana. O yüzden kendimi bu ailenin içerisinde şanslı hissediyorum gerçekten de. Burası ikinci işyerim. İlk deneyimim kısa sürdü. Buradaki ekip ağırlıklı olarak makine mühendisidir ama ben Çukurova Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni bitirdim.
Böyle ağır işlerin yapıldığı bir fabrikada bir kadın mühendis olmak nasıl bir duygu? Kolay mı, keyifli mi, zor mu?
Bu tip imalat yapan sektörler genellikle erkek ağırlıklıdır. Müşterilerimiz de öyle. O yüzden ilk başta biraz zorlandım açıkçası. Ama buradaki yöneticilerimin, beraber çalıştığım arkadaşlarımın yaklaşımından dolayı fazla sıkıntı yaşamadan kolay uyum sağladım. Ailem de her zaman çok destekledi beni. Burada çalışmaya başladığım andan itibaren onlar da benim kadar mutlu oldular. Zaten Tekfen’i öncesinde ben de biliyordum, ailem de biliyordu, Adanalı olduğumuz için. Ama bu kadar büyük işler yaptığını burada çalışmaya başladıktan sonra gördüm ve daha da mutlu oldum.
İlk başta biraz çekincelerim vardı, yapabilir miyim diye. Sonra bunların hepsi yerini artık düzenli bir hayata bıraktı. Şimdi artık kendimi çok rahat ve evimde gibi hissediyorum. Yeni katılan arkadaşlarımız oluyor, onlara da endişelenmemeleri gerektiğini söylüyorum. Tabii ki burası biraz hareketli, bazen de yorucu bir yer.
Modüler üretimin sizin işinize nasıl bir yansıması oldu?
Ben buraya gelmeden önce de fabrikada modüler imalat yapılmaktaydı. Aslında işin geleceğinin o tarafa kaydığını görüyoruz fabrika olarak. Ben kendi adıma bu tür imalatın önünün açık olduğunu düşünüyorum. Böylece çok daha büyük ve bizi daha da öne çıkartacak işler yapabiliriz diye düşünüyorum. Birçok işveren artık bu şekilde çalışmak istiyor. İnşallah işlerimizi çoğaltarak yolumuza öyle devam edeceğiz bundan sonra da.
NADİR AKBULUT
Çelik İmalat Yöneticisi
“Çelik imalat konusunda artık Ferrari’ye biniyoruz!”
Sizi tanıyabilir miyiz öncelikle?
Ben makine mühendisiyim. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden 2001 yılında mezun oldum. Tekfen ile 2006 senesinde tanıştım. Daha önce akrabalarım, ağabeylerim vardı Tekfen’de. Onlardan biliyorduk Tekfen’i. Beni mühendisliğe özendiren de onlar olmuştur zaten. Sonra bize de nasip oldu, 2006 senesinde çalışmaya başladım burada. O gün bugündür devam ediyorum.
Çelik imalat yöneticisi olarak bir gününüz nasıl geçiyor?
Bizim her projemizde bir iş programımız vardır müşteri ile de paylaşılan. O iş programımızı biraz daha detaylandırıp imalat programımızı hazırlarız. Ay başında bir toplantı olur, o toplantıda aylık imalat programını belirleriz. Artık hedefimiz o olur bütün bir ay boyunca. Bu programı günlük olarak da takip ediyoruz. Bizim görevimiz, buna istinaden yapılacak çelik imalatlarını imalat hollerine ve ekiplere paylaştırmak, takibini yapmak ve tamamlanmasını sağlamaktır. Tabii bunu yaparken de iş güvenliğinden ve kaliteden ödün vermemek çok önemli. Kaynak Grubu, İmalat Grubu ve Ön İmalat Grupları bana bağlı olarak çalışır. Eğer iç veya dış taşeronlarımız varsa onların takibi ve hak edişlerinin yapılması da benim görevimdir.
Yeni yapılan makine yatırımları doğrudan sizinle ilgili bir konu sanırım. Bu konuda neler söylersiniz?
Burada en yoğun zamanlarımızda, örneğin Azerbaycan projelerini yaptığımız dönemde, ayda 3 bin ton civarında imalat yapardık. 2014 yılının Ocak ayında taşeronları da dahil edersek 4.062 ton imalat çıkartmıştık ki benim hatırladığım tek seferdeki en yüksek tonajımızdır. Ama şu an fabrikamızın şartları değişti. Yeni makineler alındı son sistem, son derece teknolojik. Çelik imalat konusunda artık Ferrari’ye biniyoruz! Önceki makinelerimiz 1993 senesinde fabrika kurulduğu dönemde alınmış. O günden bugüne durmadan çift vardiya çalışmışlar burada. Gerçi halen birçoğu çalışır durumdaydı ama teknoloji olarak artık çok eskimişlerdi. Onların bir kısmını şu anda hazırda tutuyoruz, aşırı bir kapasite yüklenmesi olduğu takdirde kullanmak üzere. Artık kesimler makinelerde otomatik olarak yapılıyor. Otomasyon holümüzün 3.500 ton aylık imalat kapasitesi var ki bu sektörde çok ciddi bir rakam. Eskiden 10 operatörle yapılacak iş şu an 3 operatörle yapılıyor. Yeni makinemiz 3 eksenli, 60 saniyede 72 delik birden delebiliyor, ortalama 45 saniyede bir profili kesebiliyor. İnanılmaz bir hız ve yüksek teknolojisi var. Kurduk, çalıştırdık ve çok da memnunuz şu anda. Artık bambaşka bir dünya var.
Bir de kaynak robotumuz var sanıyorum.
Kaynak robotu da verilen programa göre el değmeden tamamen otomatik çalışıyor. Verimlilik açısından aşağı yukarı 5 kaynakçının yaptığı işe eşdeğer bir çalışma hızı var. Yaptığı kaynak çapaksız ve estetik açıdan da son derece mükemmel bir kaynak. İstenilen kaynak kalınlığını pürüzsüz bir şekilde elde edebiliyoruz. Robotun üretime ciddi avantajları var.
Bu teknoloji yatırımlarıyla birlikte modüler imalata doğru da bir yönelim var gördüğüm kadarıyla. Modüler imalatla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Zaten şu an dünya bu yöne doğru kayıyor. Modüler üretimin bizim için de çok avantajı var. Özellikle yaptığımız imalatın montajını burada yapmamız bize çok yarar sağlıyor. Ürettiğimiz modüller, çelik imalatları tamamlanmış, boru, elektrik ve enstrüman montajları yapılmış bir şekilde, bir bütün olarak fabrikamızda hazırlanıyor. Montajı ve denemeleri yapılmış olarak, bir TIR veya gemiye yüklenip gidiyor. Montaj sahasına gittiğinde, ufak tefek birkaç civatalı bağlantı veya kaynak, birkaç elektriksel bağlantıyla işlem tamamlanıyor. Bu aşamada gerekirse yardımcı olmak üzere bizden arkadaşlar da gidiyor. Bu çalışma modelinde müşteri şikâyetleri de engellenmiş oluyor. Benzer şekilde Siemens için E-House imalatı yapıyoruz. İlk günden bugüne, yanlış hatırlamıyorsam 24 E-House yaptık. Her seferinde biraz daha ileriye gittik, çıtayı biraz daha yükselttik. Bunlarda çelik işlerinden ziyade mimari detaylar öne çıkıyor. İşin içine böyle detay çalışmalar girince ekiplerin adaptasyonu ilk başta biraz zor oldu. Ama birkaç tane yaptıktan sonra onlar da toparladılar. Müşteri memnuniyeti her seferinde biraz daha arttı. Şu anda saha süpervizörleri ve sorumlu proje yöneticileri geldiği zaman memnuniyetlerini dile getiriyorlar ve bizimle devam etmek istediklerini söylüyorlar. Bu noktaya ulaşmış olmamız bizim için çok önemli.
Mevcut ve beklediğiniz işlerle ilgili bir değerlendirme de alabilir miyiz sizden?
Şu anda Havatek firmasına yaptığımız 4.500 tonluk bir çelik imalatımız var. Biraz gecikme var bize gelen teknik resimlerde. Tabii biz bir taahhüt firmasıyız, verdiğimiz bir söz var. Zamanında yerine getirebilmek için gerekirse gece gündüz çalışıyoruz. Hafta içi veya hafta sonu denmiyor, cumartesi ve pazar günleri de çalışılıyor yeri geldiğinde. Böyle olunca, şantiyelerden pek bir farkımız kalmıyor yoğunluk açısından. Ayrıca şu anda iki yerde montaj ekiplerimiz var; Toros Tarım’ın iskelesinde ve Mersin Limanı’nda. Bir de Tüpraş’ta ve BTC projelerinde ekiplerimiz var. Tekfen olarak BTC ve Tüpraş’ın bakım işlerini yapıyoruz biliyorsunuz. Oradaki arkadaşlarımızın acil istekleri, talepleri oluyor. Ayrıca önümüzde başlayacağımız Azerbaycan Merkez Bankası binası var, Toros Tarım’ın iskele uzatma projesi var. Teklif grubumuzun hazırladığı çok sayıda teklif var. Yeni projeler de bekliyoruz yakın zamanda. Biz buradayız, yeter ki iş olsun.
İSMAİL YILDIZ
Bakım Yöneticisi
“Yenilikçi fikirlere ve görüş alışverişine çok açık bir organizasyonumuz var.”
İsmail Bey, önce sizi tanıyabilir miyiz?
1993 yılında İTÜ Elektrik Mühendisliği’nden mezun oldum, hemen akabinde Tekfen’le tanıştım. Tekfen İnşaat’ta o dönemde devam eden projeler için görüştük esasen, ama bu fabrikanın elektrik montajları bir taşerona verilmiş, sonra taşeron iptal edilmiş. Mühendislikte yeni olmama karşın, meslek lisesi elektrik bölümü çıkışlı olduğum için buraya yönlendirildim. Fabrikanın elektrik aksamını bölgeden kurduğum ekiple tamamladık. İş bittikten sonra 1994’te TAG Otoyolu projesine başlamak üzere ayrıldım; o zaman zaten bir mühendis barındıracak kadar büyük bir tesis değildi burası. Sonra 10 yıl kadar başka şirketlerde çalıştığım için uzak kaldım Tekfen’den. 2004’te ise yolumuz tekrar fabrikada birleşti. O günden beri de birlikteliğimiz devam ediyor. Burada elektrik ve mekanik bakım, periyodik arazi bakım ve bunların planlamaları ile ilgileniyorum. Görevimiz, masadaki telefondan kullandığımız CNC tezgâhına, vinçlerden el aletlerine kadar, fabrikadaki her şeyin çalışır olmasını sağlamak. Bunun için iki tane formen arkadaşım ve onlara bağlı teknisyen arkadaşlarım var. Toplam 14 kişilik bir ekibiz.
2004 yılında, 10 yıl aradan sonra döndüğünüzde nasıl bir fabrika buldunuz?
1993-94 yıllarında burası Çelik Atölye ya da Ceyhan Atölye olarak adlandırılıyordu. 2004’te geldiğimde ilave binalar, boyahaneler ve tezgâhlarla Çelik Fabrika olmuştu. Ama esas büyümeyi özellikle petrol platformu ve modüler imalatlarla 2008’den sonraki süreçte yaşadık. Bu süreçte kapalı alanımızı ve imalat kapasitemizi iki katına çıkararak özellikle petrol platformu ve modüler imalatlarda büyük bir oyuncu olduk.
Modüler üretimin sizin işinize bir yansıması oldu mu?
Bakım Grubu olarak modüler imalatların özel bir etkisi yok bize. Biz sadece yeni alınan projelerde, o projede hangi ekipmanın daha yoğun kullanılacağına bakarak, gerekli ekipmanların yedeklenmesini ya da yedek parça listesinin güncellenmesini sağlarız. Bizim için projeden daha çok kullanılacak ekipmanın ne olduğu önem taşır. Projelerin dışında tesisin genel ihtiyaçlarıyla da ilgileniriz.
Bugüne kadar sürdürülebilirliğin desteklenmesi adına yönetimimizle birçok fikir geliştirdik. Örneğin “Fikrin varsa söyle!” sloganıyla hayata geçirilen inovasyon önerilerinde çatılarımıza güneş paneli yerleştirme fikriyle ilk altını biz aldık. Çatılarımızı güneş panelleriyle kaplayarak kendi enerjimizi üretip fazlasını şebekeye satacağız. İhalesini de yaptık, bu ay sonunda başlıyoruz. Ayrıca eskiyen ve fazla elektrik tüketen kompresörlerimizi değiştirdik, yaptığımız 110-120.000 dolarlık yatırım 16 ayda kendini amorti etti. Yüksek elektrik tüketimli aydınlatmalarımızı LED’e çevirdik. Bu sayede aydınlatma verimliliğini yüzde 35 artırırken elektrik tüketimimizi yüzde 55 azalttık. Yeşil alanlarımızda vahşi sulama yerine fiskiye ve damlatma ile bahçe sulama sistemini kurduk. Eskiden hortumlarla çok geniş bir alanın sulanması suyun gereksiz şekilde ziyan olmasına yol açıyordu. Şu anda bütün yeşil alanlarımız ve ağaçlarımız otomatik sulama sistemiyle çok daha az su harcanarak sulanıyor. Şirket kültürümüzle fabrikamızın çok önemli bulduğum, çok değerli bir yapısı var. Yenilikçi fikirlere ve görüş alışverişine çok açık bir organizasyona sahibiz. Yönetimimiz de bu imkânı veriyor bize ve güzel fikirler çıkıyor gerçekten de.
Modüler üretim doğrultusunda tesiste herhangi bir yenilik yapıldı mı?
Modüler imalat konusunu daha uzun vadeli bir hedef olarak benimseyince, yönetimimizle iyileştirme olarak ne yapabiliriz diye düşündük. Altyapı olarak fabrikanın arkasındaki açık imalat sahasını düzenledik. 240 metreye 20 metrelik bir alanımız var bu iş için kullandığımız. Oranın zeminini, kot farkını gidererek beton yapmaya karar verdik. Bu bize modüler yapıların imalat ve montajı için önemli bir altyapı avantajı sağladı. Makine yatırımı olarak da boyahane vinç kapasitesinin artırılması, robotik kaynak tezgâhı, yüksek teknolojili saç ve profil işleme tezgâhları yatırımlarıyla çok daha güçlendik. Tüm yenileme ve dönüşümlerde diğer arkadaşlarımızla birlikte biz de gerekli araştırmaları yapıyor ve karar sürecine katılıyoruz.
TOLGA MISTIK
SEÇ Şefi
“Her zaman, her yerde ve her aşamada sağlık!”
Ne kadar zamandır Tekfen’desiniz? Yolunuz nasıl kesişti Tekfen’le?
Benim Tekfen’den önce çalıştığım birkaç farklı işyerim oldu. 2005 yılında Tekfen’e geçtim. TEKFEN bünyesinde GATE Kazakistan şantiyesi ile başladım. 2007-2008 yılları arasında Tekfen’in Bursaray, Pozantı ve BTC projelerinde kısa süreler görev aldım. Fabrikaya gelişim ise 2008 yılında oldu. O günden beri de Ceyhan İmalat Tesisi’nde çalışıyorum.
SEÇ özellikle şantiyelerde çok önemli. Sabit bir tesiste bu işi yapmak farklı mı? Bir gününüz nasıl geçiyor burada?
Biz tamamen sağlık ve güvenliğe odaklı bir şekilde çalışıyoruz. Bir yurt dışı projesi ile yurt içi projesinde farklılıklar olmuyor mu, mutlaka oluyor hem ekonomik şartlar hem kültürel ve sosyal farklılıklar nedeniyle. Ama temelde uyguladığımız standartlar hep aynı. Nerede olursak olalım, iş sağlığı, güvenliği ve çevreyle ilgili standartların uygulanması ve bu kültürün oluşturulması amacıyla çalışıyoruz. Bu uğurda çaba gösteriyoruz sabahtan akşama kadar. Herkes imalata, üretime yoğunlaşırken biz bu faaliyetler sırasında meydana gelebilecek olumsuzlukları önlemeye, bunlarla ilgili prosedür ve uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyoruz. İş sağlığı ve güvenliği bir kültür aslında. Her ülkenin ayrı bir sağlık olgusu, kültürü var. Biz ise bu kültürü yerleştirip daha da ilerletmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. “Sağlık her şeyden önce gelir!” diyoruz. Çünkü sağlık konusu genellikle havada kalan, fazla önemsemediğimiz ve sürekli ötelediğimiz bir şey.
Eskiden gerçekten öyleydi, ama şu an artık daha fazla önemseniyor galiba değil mi?
Evet, geleneksel olarak bizim yaklaşımımız, “Biraz kırıklığım var ama nasıl olsa geçer” ya da “Şu iş bitsin de bir doktora gideyim” şeklindedir. Bizim yerleştirmeye çalıştığımız mantık ise reaktif yerine proaktif olmak; yani bir sağlık sorunu meydana gelmeden önlem almak ve önüne geçmek. Biz de burada bu tür önlemlere yoğunlaşıyoruz. İnsanın sağlığı aslında sadece kendisiyle ilgili bir konu değil. Bir insan hastalandığı ya da kaza geçirdiği zaman ailesi, yakınları ve çevresi de zarar görüyor aynı zamanda. Bu durum, yaptığımız işi daha da kıymetli hale getiriyor bizim için.
Uygulamada neler yaptığınızdan da bahsedebilir misiniz biraz?
Öncelikle bir çalışanın işe başlamadan önce sağlıkla ilgili tetkiklerini ve yapacağı işe uygunluğunu değerlendiriyoruz. Sonrasında bizimle çalıştığı süre boyunca da tekrar tetkikler ve periyodik kontroller ile bunu destekliyoruz. Konuyu iki başlık altında ele almak lazım. Birincisi, mesleki hastalıklardan meydana gelen problemler; ikincisi, iş kazası sonucunda meydana gelen sağlık bozukluları. İş kazası sonucu meydana gelebilecek sorunları önlemek için sahada çok sayıda önlem alıyoruz. Sağlık kısmında ise periyodik kontroller ya da şüphe üzerine yapılan kontrollerle çalışanlarımızın durumunu sürekli takip ve kontrol ediyoruz. Biz, “Her şeyden önce sağlık!” mottosu yerine, “Her zaman, her yerde ve her aşamada sağlık!” demek istiyoruz. Ve gelişen şartlara göre sağlık yapısının sürekliliği sağlamak ve geliştirilebilecek kısımları daha da geliştirebilmek için sürekli çaba gösteriyoruz.
Pandemi dönemini nasıl geçirdiniz?
Pandemi resmi olarak önceki mart ayında duyuruldu, ama biz bu konudaki ilk adımlarımızı şubat ayında atmıştık bile. Daha pandemi açıklanmadan bir acil durum kriz masası oluşturduk. Bu konuda da biraz önce söylediğim gibi proaktif davranmaya çalıştık. Yönetim olarak gerçekten alınabilecek tüm önlemleri aldık. Merkezle de sıkı koordinasyon içinde hareket ettik. Acil durum planları olsun, Covid yönetim sistemleri olsun, hem doküman bazında, hem uygulama bazında çok destek oldular bize. Biz de her türlü raporumuzu, verilerimizi merkezle paylaştık. Aldığımız önlemleri İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden gelip denetlediler. Çok güzel uygulamalar gördüklerine dair bir rapor yazdılar. Dediğim gibi sağlık mevzubahis oldu mu yönetim olarak da, tesis çalışanları olarak da elimizden gelen en iyi şeyi yapmaya çalışıyoruz. Ama sadece burada alınan önlemlerle her şeyi kontrol altında tutmak mümkün değil doğal olarak, çünkü dışarıda da bir hayat var. Bazı vakalarımız oldu, ama çok şükür hemen herkes ayakta atlattı ve iyileşti. Hastaneye yatan 1 ya da 2 vakamız oldu. Onlar da sağlıklarına kavuştu.
DURAN DAL
İnsan Kaynakları Yöneticisi
“Tesisimiz bölgede gözde ve güven duyulan bir işyeri.”
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz sohbetimize başlarken?
1977 Kahramanmaraş doğumluyum. 2003 yılından bu yana, yaklaşık 18 yıldır Tekfen bünyesinde çalışıyorum. Bunun 14 yılı çeşitli projelerde geçti, 4 yıldan bu yana da Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi’nde İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak çalışıyorum.
Bir işveren olarak burası hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Burası büyük bir tesis, tam kapasiteyle çalıştığında 1.200 personelin çalışabileceği imkânlara sahip. Tesisimizde şu anda yaklaşık 500 personelimiz bulunmakta. Bunların bir kısmı pandemi ve işlerin azalması nedeniyle ücretsiz izinde. Tesiste işlerine devam eden çalışanlarımızın yanı sıra bazı çalışanlarımız da görevli olarak Tekfen’in başka projelerinde istihdam ediliyor. Tesisimiz bölgede genel olarak gözde ve güven duyulan bir işyeri. Piyasanın üzerinde imkânlara sahip, bunu da bölge insanı biliyor. Bu nedenle genel olarak bizi tercih ediyor. İnsan kaynakları açısından taahhüt edilen projelere göre sirkülasyonumuz hayli fazla. Personel sayısı projelerin durumuna göre çok değişkenlik gösteriyor.
Yoğun bir dönemde 900 çalışanımız varsa, bu sayı projelerin eksilmesiyle 500’e kadar düşebiliyor. Yeni işler alındığı takdirde tekrar personel alımına başlıyoruz. Personel alımı tamamen İnsan Kaynakları’nın kontrolünde yapılıyor. Çalışanlarımızı genellikle bu bölgeden istihdam ediyoruz. Bir aday havuzumuz var, buradan ilerliyoruz. Bu kişilerin çoğunluğunun zaten Tekfen geçmişi bulunuyor. Gerektikçe bu havuzdan uygun kriterlere sahip kişileri işe alıyoruz. Bu süreçte merkez İnsan Kaynakları ile koordineli bir şekilde ilerliyoruz.
Pandemi süreci sizin açınızdan nasıl geçti?
Ülke geneline oranla ilk aşamada süreç gayet iyi geçti. Daha sonra bölgede genel bir artış olduğu için haliyle bir miktar bize de yansıdı. Biz bu süreçte yönetim olarak gerekli tüm önlemleri aldık ve bu önlemler sayesinde işlerimize ara vermeden devam edebildik. Bizi en sevindiren şey herhangi bir kayıp vermemiş olmamız ve şu an için tesisimizde pandemiden kaynaklı herhangi bir vakanın bulunmaması.
CEMALETTİN CAN
Ön İmalat Formeni
“Yeni makineler hızımıza hız kattı!”
Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Tabii, 26 yıldır bu fabrikadayım. 15 yılı Birleştirme Birimi’nde, 11 yılı da şu anda devam etmekte olduğum Ön İmalat Bölümü’nde... Ön İmalat, üretilecek ürünlere ilk şekillerinin verildiği yerdir. Dolayısıyla profile ilk dokunuşu biz yaparız fabrikada. Ön imalatta şekillendirilen parçalar, birleştirme hollerinde bir araya getirilerek birer elemana dönüştürülür. Bu elemanlar da modülleri oluşturur.
Modüler imalat sizin iş yükünüzü veya iş yapış şeklinizi nasıl etkiliyor?
Modüler imalat bizim iş yükümüzü Ön İmalat olarak artırmaz, fakat fabrika olarak iş hacmimizi artırır. Dolayısıyla çalışan sayımızı artırmakla istihdama katkı yapar. Modüler yapılar tabii ki zamanın gerektirdiği bir üretim şekli. Çünkü projelerin bu şekilde maliyeti düşerken, sahadaki iş yükü azalıyor ve kalite artıyor. Yeni yaptığımız makine yatırımları bizi bu konuda daha da güçlendirecek. Çünkü yeni makineler bizim kalitemizi de, hızımızı da artırdı. Yani hızımıza hız kattı diyebilirim. Eskiden manuel olarak yaptığımız işleri şimdi makineler çok daha hızlı ve kaliteli bir şekilde yapıyor. Tabii ki otomasyonla birlikte bazı birimlerde çalışan sayısı azalıyor, çünkü delik delmek ya da kaynak ağzı açmak gibi işler, manuel yaptığınız zaman hep eleman gerektiren işler.
Tekfen hep bir aileye benzetilir. Peki, gerçek aileniz ne diyor burada çalışmanıza?
Kızım 7 yaşındaydı, bir gün, “Baba, yeter artık!” dedi, “Ben seninle kahvaltı yapmak istiyorum artık” dedi. Gerçekten de projelerin sıkışık olduğu dönemlerde çok yoğun tempoda çalışıyoruz. Yani tatil, izin son derece sınrlı. Ama ben işimi seviyorum. Çelik işini severek yapıyorum. Bir şeyler üretmek, ortaya çıkarmak güzel bir şey. Zaten ben bu işi, Tekfen’i sevmesem, Tekfen de beni sevmese, 26 yıldır burada olmazdım herhalde. Amirlerimle bir sorunum yok, karşılıklı sevgi saygı çerçevesinde çalışıyoruz. Çok şükür mutluyum da burada, bir sıkıntım yok. Bazen çocuklar sanki onları ihmal ediyormuşsun gibi imalarda bulunabiliyorlar, ama biz de onlar için çalışıyoruz sonuçta.
MEHMET MUĞLU
Kıdemli Satın Alma Şefi
“Tekfen deyince istediğin yerden, istediğin kadar mal alabilirsin, öyle bir güven var!”
İsterseniz önce biraz sizi tanıyalım kısaca.
Ben 1984 yılından bu yana çalışıyorum Tekfen’de, tam 37 yıldır. Son 4 yıldır satın almadayım. Daha önce insan kaynaklarında, lojistik hizmetlerde, mali işlerde çalıştım. 1995’ten beri de Ceyhan Çelik Fabrika’dayım. Arada 3 yıl TANAP projesine gittim, sonra tekrar döndüm geriye. Benim yaptığım iş, şirketin hedefleri doğrultusunda, önce en kaliteli, sonra da en düşük fiyatla mal, malzeme ve hizmet alımı yapmak. Tabii satın alma açısından Tekfen’de çalışmak çok büyük bir artı. Çünkü Tekfen deyince istediğin yerden, istediğin kadar mal alabilirsin. Bölgede Tekfen’e öyle bir güven var. Çünkü herkes parasını eksiksiz olarak günü gününe alacağını bilir. Tekfen’i severler bölgemizde.
Nasıl geçiyor bir gününüz? Ne tarz satın almalar yapıyorsunuz?
Proje bazında, projelerin gereksimleri doğrultusunda her türlü malzeme alıyoruz. İlk etapta ana malzeme alımının çoğunu merkez satın almamız yapar. Ondan sonraki küçük malzemeleri, ilaveleri, sarf malzemelerini, yakıt ve lojistik hizmetlerini yerel olarak biz yaparız. Bildiğiniz gibi Oracle sistemini kullanıyoruz şirket içinde. Her departman ihtiyaçlarını belirler ve sistem üzerinden günlük olarak departmanlardan bize istekler gelir. Gelen istekleri yönetim onayına göndeririz, yönetimden onaylanan istekleri değerlendirip hangi firmalardan tedarik edebileceğimize bakarız. 3-5 firmadan fiyat teklifi isteriz. Gelen teklifleri, yine sistem üzerinden yönetimin onayına sunarız. Onaylanan siparişe göre tedarikçi ile irtibata geçerek sipariş mektubumuzu gönderir ve teyitleştikten sonra ihtiyacımız olan malzemelerin üretime aktarılması için teslim alma işlemlerini organize ederiz. Ayrıca Teklif Grubumuzun istediği malzemeler için de ihale teklifleri alırız.
HÜSEYİN KAR
Elektrik Bakım Formeni
“Tekfen başkadır, onun için diyoruz ya, ‘Güneş batar, Tekfen doğar’ diye!”
Önce sizi tanıyalım.
“Güneş batar, Tekfen doğar” yıllarından beri buradayım. 34 yıldır Tekfen’de çalışıyorum. 1987 yılında, Irak-Türkiye II. Boru Hattı’nda başladım işe. Sonrasında birçok projede görev aldım. 1993 yılında Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi bünyesinde Bakım Teknikeri olarak çalışmaya başladım ve bugünlere kadar geldim. Halen fabrikada Elektrik Bakım Formeni olarak görev yapıyorum. Fabrika olarak bugüne kadar birçok büyük projeyi bitirmiş olmanın gururunu yaşıyorum. Fabrikamızda Elektrik ve Mekanik Bakım ekibi olarak arkadaşlarımızla birlikte tüm makine ve ekipmanlarımızın tamir bakımını üstleniyoruz. Tabii ki bunları yaparken önce iş güvenliği ve iş sağlığı diyoruz. Malum, bakım işleri ekip işidir ve kaliteli ekip kurmak da oldukça zordur. Ekip olarak toplam 15 kişiyiz. Burada tüm arkadaşlarımız bizim için çok önemli.
Nasıl geçiyor bir gününüz?
Tabii yoğun dönemler de oluyor, sakin dönemler de oluyor. Biz ekip olarak makinelerde, tavan vinçlerimizde bir arıza olduğu zaman anında olaya müdahale edip işimizin gecikmeden, aksamadan devam etmesini sağlamaya çalışıyoruz. Arızanın ne zaman olacağını bilemezsiniz. Bazen hiç olmaz, bazen de iki üç arıza aynı anda olur. Yeri geldi, 3 gün fabrikadan gitmediğim zamanlar oldu. Yapmak zorundayım ben bunu, çünkü ben bu ailenin bir parçasıyım.
Son yıllarda modüler imalat önem kazandı. Bu değişimde sizin payınıza düşen bir şey var mı?
Modüler imalatta da biz tabii gerektiği zaman desteğimizi veriyoruz. Bazen kapalı modüller oluyor, onun içerisinde çalışılabilmesi için fanlar takıyoruz. Modüllerin vinçle taşınması esnasında orada bulunuyoruz, herhangi bir teknik arızaya karşı. Kaza olmaması için gerekli önlemleri alıyoruz elektrik adına, mekanik adına. Fabrikamızda zaten mühendislerimiz olsun, çalışan ekiplerimiz, ekipteki arkadaşlarımız, formenler, teknikerler olsun, hepsi bilinçli bir şekilde çalışıyorlar. İş sağlığı anlamında gereken tüm bilgiler veriliyor. Bununla ilgili bir sıkıntı olmuyor.
Tekfen’de çalışmak sizin için ne ifade ediyor?
Bence anlatılmaz, anlatılamaz yani. Bazen arkadaşlar başka firmalara gidip geliyorlar, soruyorum onlara da nasıl diye? Burası gerçekten bir başka! Tekfen başkadır, onun için diyoruz ya, “Güneş batar, Tekfen doğar” diye. Burada ışıklarımız hiç sönmez.
ARİF ACAR
İdari İşler Yöneticisi
“Bunu da yapamayacaksak o zaman bizim farkımız ne?”
Sizinle daha önce 2013 yılında T-Bülten için yaptığımız söyleşilerde de bir araya gelmiştik. Gördüğümüz kadarıyla o zamandan bugüne özellikle sürdürülebilirlik anlamında gerçekten önemli gelişmeler olmuş. Bize biraz anlatabilir misiniz, neler değişti?
Fabrikamız her geçen gün büyüyor, geldiğimiz günden bu yana da büyüdü. Büyüdükçe de yeşil alan ihtiyaçlarımız arttı. Yeşil alanlarımızı artırdık. Alan çok genişleyince hem su tüketimini azaltmak hem de sulama giderlerini düşürebilmek adına ağaçlar için damlama, yeşil alanlar için de fıskiyeli bir sulama sistemi kurduk. Ofislerimiz ve yemekhanemizdeki lambaları LED armatürlerle değiştirdik. Ayrıca yönetimin aldığı kararla güneş enerjisi sistemi kurulması için harekete geçtik. Bir sonraki ziyaretinizde, atölye çatısının tamamının panellerle dolu olduğunu göreceksiniz muhtemelen. Bu bizim için öncelikle elektrik giderlerimizin azalması demek; hatta artarsa elektrik fazlasını satıp gelir elde edeceğiz.
Biraz pandemiden de bahsedelim. Herhalde bu konuda en çok yorulan departmanlardan biri oldunuz. Nasıl geçirdiniz bu süreci?
Şu an çok iyiyiz. Son 4-5 aydır sıfır vaka ile ilerliyoruz. Biz en başından bu yana gerçekten yönetim olarak aldığımız kararların ve hızlıca uyguladığımız önlemlerin çok faydasını gördük. Servis sayımızı iki katına çıkararak yüzde 50 boşluk sağlamamız, yemekhanede önce her masada çapraz iki kişi, sonra tek kişi şeklinde yemek vermemiz, salgını engellemekte çok etkili oldu. Onun haricinde soyunma odalarını genişlettik, bazı yerleri ek soyunma odasına dönüştürdük. Derhal ateş ölçümüne başladık, termal kamera aldık. Çok şükür, bu önlemlerle çok hafif atlattık. Tabii arkadaşlarımız da bilinçlendi, gerek yaptığımız eğitimlerle, gerek ikaz tabelaları ve uyarılar yoluyla. Çevrede artan ve duyduğumuz vakalar da daha bilinçli hareket etmeye sevk etti bizleri.
Siz daha önce Tekfen’in farklı projelerinde de görev almıştınız. Bu işi böyle bir fabrikada yapmak nasıl bir şey? Ne gibi zorlukları var?
1984’ün Mart ayında, Tekfen’in taşeron fırmasında işe başladım. Daha gencecik bir delikanlıydım, Tekfen’le beraber büyüdüm, askere gittim geldim, 1988 yılında TAG Otoyol Projesi’nde Tekfen’in kendi personeli olarak işbaşı yaptım, şantiyelerde görev aldım. Sonra İdari İşler’e geçtim. O zamanlar farkına varmamışım ama yeni yeni idrak ediyorum ki Tekfen beni bu günlere hazırlamış. 1994 yılında fabrikaya geldim. Dediğim gibi, Tekfen bu yükleri kaldırabilmem için ön hazırlığını yapmış. Bu bile çok güzel bir duygu. Yüz kızartıcı bir iş yapmayıp dürüst çalıştığın sürece, Tekfen seni bir şekilde sahipleniyor ve bir yerlere getiriyor. Verdiği görevlerle eksiklerini tamamlatıyor, onu da yapabileceğine seni inandırıyor. Çok şey borçluyum Tekfen’e. Bir yere göreve gittiğimde, dönüşte şoföre diyorum ki, “Hadi evimize gidelim!” Gerçekten evime gider gibi biniyorum arabaya. Rabbim herkese Tekfen gibi kurumlarda çalışmayı nasip etsin!
Bir anekdotunuzdan bahsetmiştiniz, burada da anlatır mısınız?
Murat (Gigin) Bey’in Tekfen İnşaat Genel Müdürü olduğu dönemdi. 1990’lı yılların başı diye hatırlıyorum. Otoyol şantiyesini ziyarete gelmişti Gaziantep’e. Akşam uçağıyla da dönecek. Akşamüzeri şoförü beni aradı araç telefonundan, “Arif biz buradayız hâlâ, uçağı kaçıracağız. Nasıl olacak?” dedi. Dedim ki, “Murat Bey kalacaksa otel ayarlayayım. Mutlaka dönmesi gerekiyorsa uçağı bekleteyim.” Murat Bey’e söylemiş, bu kez Murat Bey beni aradı. “Uçağı nasıl bekleteceksin?” dedi. “Efendim, siz gitmek istiyorsanız biz uçağı bekletiriz. Yeter ki biraz hızlı gelin, ama dikkatli gelin” dedim. Yaklaşık bir saatlik yolları kaldığını öğrenmiştim. “Peki o zaman!” dedi. O zaman şefim Sedat Yalçın’dı, selam olsun, “Ağabey durum böyle böyle,” dedim. Tabii Sedat Ağabey şok, “Nasıl böyle bir söz verirsin?” diye. “Ağabey, bunu da yapamayacaksak o zaman bizim farkımız ne?” dedim. “Peki, ne yapacağız?” dedi. Dedim ki, “Ağabey, sen şimdi THY müdürünün yanına git, durumu anlatıp rica et, biraz bekletsinler uçağı.” Gitti Sedat Bey, sağ olsunlar bizi kırmadılar, neticede biz o uçağı beklettik. Murat Bey’i o gün İstanbul’a yolcu ettik.
MEHMET NURİ ÇETİN
Makine Operatörü
“Yeni makinelerimizle çok mutluyuz!”
Sizi tanıyabilir miyiz önce?
2017 yılından bu yana burada Makine Operatörü olarak çalışıyorum. Yeni alınan Gemini ve Kronos son sistem iki makine tezgâhını kullanıyorum. Bu, benim burada ikinci kez görev alışım. İlk 2001’de geldim, 4-5 yıl kadar çalıştım, sonra BTC projesine geçtim. Tekrar 2017 yılında döndüm, halen devam ediyorum. Biz Tekfen ailesinin bir mensubuyuz. Ayrılsak da başka bir yere gitmiyoruz, yine Tekfen’de devam ediyoruz.
Bu yeni makinelerden biraz bahseder misiniz? Eskiden neydi, şimdi ne oldu?
Gemini’de özellikle havşa açma, diş açma, plazma kesim, markalama ve delme işlemlerini yapıyoruz. Sac olarak tezgâha koyduğumuz malzememizi bu makinede poz haline dönüştürüyoruz. 80 mm kalınlığa kadar kesim yapabiliyoruz rahatlıkla, bir sıkıntı olmadan. Kesim programlarını şefimiz ve formenimiz ayarlıyor, biz de o program dahilinde sacları poza dönüştürüyoruz. Makinemiz, son sistem. Bize gerçekten büyük hız kazandırdı. Önceden bir günde kestiğimiz bir sacı şimdi yarım günde kesiyoruz. Tek makinede markalıyoruz, kesiyoruz, deliyoruz, tüm işlemleri hızlı ve kaliteli bir şekilde yapıyoruz. Bir de aynı makinenin bir değişik versiyonu olan Kronos var. İki makineyi tek bir makine gibi kullanabildiğimiz gibi, ayrı ayrı da kullanabiliyoruz. Bu avantaj bizim hızımızı daha da yükseltiyor. Bize hem zamandan hem işgücünden kazandırıyor. Yeni makinelerimizle çok mutluyuz.
Siz mutlusunuz da, evdekiler ne diyor Tekfen’de çalışmanıza? Yoğun bir işiniz var sonuçta.
Ben Tekfen ailesine 2000 yılında girmiştim, nişanlıydım o zaman. Evlendim, şimdi 2 çocuğum var. 21 yıl geçmiş, halen Tekfen’de olmaktan mutluluk duyuyorum. Gurur duyuyorum böyle bir camianın içerisinde olmaktan. Ailem de burada çalışmamdan çok mutlu. Yaşım 49, yani kısmetse 7-8 yılımız kaldı emekliliğe. Ama ömrümüz, sağlığımız yettiği sürece, bu camiaya emek vermeye seve seve razıyız. Böyle bir imkân bizim için, Ceyhan için bulunmaz bir nimet. Çünkü hiçbir sıkıntımız yok, her şeyimiz düzenli. Bir pandemi sürecine girdik, sağ olsunlar yöneticilerimiz ellerinden gelenin en iyisini yapmaya uğraştılar. Her yere dezenfektan koydular, günlük olarak her çalışana maske dağıttılar. Sağlığımızı titizlikle takip ettiler. Her gün iş çıkışından sonra komple fabrikayı dezenfektan ile temizlediler. İnsanın burada bir değeri var. Günü geldiğinde maaşın yatar. İnsanın istediği nedir, emeğinin karşılığını almak. Allah razı olsun kendilerinden diyelim.
MERVE AKÇABAY
Teklif Mühendisi
“Biz de modüler imalat alana girerek çağı yakaladık!”
Sizi tanıyabilir miyiz? Ne zamandır Tekfen’desiniz?
1989 Adana doğumluyum. Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldum ve okulu bitirir bitirmez çalışmaya başladım. 2018 yılından beri de Tekfen’ de Teklif Mühendisi olarak çalışıyorum. Daha önce çalıştığım yerlerde saha depolama tankı ve basınçlı kaplar üzerineydi işimiz. Ben de kalite kontrol kısmında görev aldım. Dolayısıyla vaktimin çoğu atölyede geçiyordu. Şu anda ise ofiste teklif hazırlıklarıyla ilgileniyorum. Yani işin daha çok hesap kitap kısmındayım ve çalışma hayatımın en keyif aldığım dönemindeyim diyebilirim.
Bu bölgeye zaten yabancı değilsiniz. Burada bir kadın mühendis olarak çalışmak nasıl bir duygu?
Bu bölgede, daha doğrusu Türkiye’ de kadın mühendis olmak hiç kolay değil bence. Bir kadın olarak ilk tercih olmuyorsunuz, hep bir eksiyle başlıyorsunuz iş hayatına. Çünkü evlenip çocuk yapacağınızı, bir süre sonra işi bırakacağınızı ya da kafa olarak böyle bir işe uygun olmadığınızı düşünüyorlar genellikle. Ama Tekfen’de öyle bir yaklaşımla hiç karşılaşmadım. Burada bir kadın olarak çalışmaktan çok memnunum.
Teklif departmanında çalışan biri olarak, modüler imalatın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Şu anda teklif verdiğimiz ülkelere baktığım zaman, Avrupa’dan Ortadoğu’ya, hemen her ülke var. Örneğin şu anda Litvanya’daki bir proje üzerine çalışıyorum. Katar var, Suudi Arabistan var, yani her ülke var artık radarımızda. Dünyanın genelinde modüler imalata bir yönelim söz konusu. Biz de bu alana girerek çağı yakaladık diyebiliriz yani.
ORKUN GÜNGÖR
İş Hazırlama Mühendisi
“Üretim kapasitemiz birim zamanda iki-üç kat arttı.”
Öncelikle görevinizi öğrenebilir miyim? Sizin Tekfen’le yolunuz ne zaman ve nasıl kesişti? Bu ilk işiniz mi?
İş Hazırlama Mühendisi olarak çalışıyorum. Makine mühendisiyim. Daha önce başka projelerde, başka firmalarda çalışmıştım. Tekfen’de 4,5 yıldır çalışıyorum. Yeni alınan projeler öncelikle bize geliyor. 3D modelleri, bütün teknik resimler, öncelikle bize iletiliyor. Biz da bunlara bakarak projeleri inceliyoruz, bir malzeme listesi çıkartıp siparişlerini veriyoruz. Profil veya plakaların kesim planlarını oluşturuyoruz, daha sonra kullandığımız programlar aracılığıyla içerideki robotlara veya kesim makinelerine o kesim planlarını aktarıyoruz. Daha sonra revizyonlar gelirse onlara müdahale ediyoruz. Yeniden imalat yapmamız gerekirse onları yapıyoruz.
Biz bugün burada epeyce modüler imalattan konuştuk. Bu işin geleceğinin ne kadar parlak olduğundan bahsettik. Bu tür imalatlar sizin iş sürecinize nasıl yansıyor?
Modüler imalatın birçok avantajı var. Bizim için paket halinde kompakt olması, üretimin daha hızlı olmasını sağlıyor. Modüller halinde, benzer şekilde ilerleyen ve birbirinden çok farklı olmayan imalatlar olduğu için, işi daha kolay kavramamız açısından da avantaj yaratıyor. Onun dışında bizim için çok farklı bir imalat şekli değil. Sonuçta çelik imalatının belli bir düzeni, belli bir sırası var. Biz sürekli o düzende benzer işler yapıyoruz. Yani bir bakıma yaptığımız iş değişmiyor, yaptığımız proje değişiyor. Projeye göre tekrardan kendimizi ayarlıyoruz, programımızı düzenliyoruz.
Yeni yapılan makine yatırımı işinize nasıl yansıdı?
Bize güzel yansıdı, işimize çok yaradı. İnsandan kaynaklanan hata paylarını en aza indiriyor makineler. Makineleri burada mühendis arkadaşlarla birlikte biz programlıyoruz. Sahadaki operatöre sadece makineyi çalıştırmak, malzemeyi makinenin üzerine koymak ve programı çalıştırmak kalıyor. Dolayısıyla kesim hataları sıfıra iniyor. Ayrıca bu makineler oldukça hızlı. Birçok kabiliyeti var. Aynı anda markalama, delme, kesme bütün işlemleri tek seferde, insan eli değmeden yapıyor. 3D modeller ve yeni makineler ile birlikte sıfır hata ile imalatlara devam ediyoruz.
Makineler geldikten sonra organizasyonda bir değişiklik oldu mu?
Bazı işler otomatikleşti elbette. Ama yine de bu makineleri çalıştırmak ve kontrol etmek için insana ihtiyaç var. Yeni makineler sayesinde ön imalat ekibimiz 40 kişiden 25 kişiye düşerken, üretim kapasitemiz birim zamanda 2-3 kat arttı.