13. Uluslararası İstanbul Opera Festivaline

Tekfen desteği

Tekfen, opera ve baleye yıllardır süren desteğine, bu yıl da Tekfen Vakfı'nın 13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali için aldığı toplu biletle devam etti. Bu destek çerçevesinde, dünyanın en önemli sopranolarından süperstar Angela Gheorghiu’nun başrolde yer aldığı “Tosca Operası”na giden Tekfenli operaseverler, bu unutulmaz gecenin bir parçası oldu.

Türkiye’de kültür-sanat faaliyetlerinin daimî destekçilerinden olan Tekfen, bu alandaki katkılarını çok yönlü olarak sürdürüyor. Tekfen Filarmoni Orkestrası ile Türkiye’de klasik müziğin gelişiminde önemli bir rol oynayan Tekfen, opera ve bale etkinliklerine de destek olarak, sanatın toplumun geniş kesimlerine ulaşmasına katkı sağlıyor.

Tekfen, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından bu yıl 13. kez düzenlenen “Uluslararası İstanbul Opera Festivali”ne de toplu bilet alarak destek verdi.

Dünyanın en önemli sopranolarından süperstar Angela Gheorghiu başrolde

Festival kapsamında, Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Tosca Operası, Haliç Kongre Merkezi Salonu’nda sanatseverlerle buluştu. Bestesi Giacomo Puccini’ye, librettosu Luigi Illica ve Giuseppe Giacosa’ya ait eser Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk opera sanatçısı ve ülkemizde ilk “Tosca” başrolünü üstlenen opera ve tiyatro sanatçımız Semiha Berksoy’un anısına, kızı, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, rejisör ve eğitimci Prof. Zeliha Berksoy’un prodüksiyonu ile sahnelendi.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın ünlü Alman orkestra şefi Raoul Grüneis yönetiminde yer aldığı eserde, dünyaca ünlü Romen opera sanatçısı; nefesleri kesen soprano Angela Gheorghiu “Tosca”, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni tenor Murat Karahan “Cavaradossi”, Gürcü bariton Nikoloz Lagvilava “Scarpia” rolünde sahnedeydi. Eser, izleyiciler tarafından uzun süre ayakta alkışlandı.

Gerçeğe yakın bir sahne tasarımı

Eserde geçen Sant’Andrea Kilisesi, Roma polis şefinin odası ve Sant’Angelo Kalesi’ne ait dekorlar orijinaline en uygun biçimde hazırlandı. Haliç Kongre Merkezi’nde sahnelenen eser geniş sanatçı kadrosu, dekor, kostüm, ışık ve tüm ayrıntılarıyla dönemin bütün unsurları gerçeğe en yakın biçimde sahneye yansıtıldı.

Görevini kendi kişisel hırs ve çıkarları için kullanmaktan çekinmeyen polis müdürü Scarpia, gerici ve baskıcı rejimin karşıtı, aydınlanmacı ve özgürlükçü ressam Cavaradossi ile sanatı ve aşkı için yaşayan, duygularının esiri opera şarkıcısı Tosca arasında yaşanan olayları konu alan eserin dekor tasarımı Özgür Usta’ya, kostüm tasarımı Serdar Başbuğ ve Aydan Çınar’a, koreografisi Özge Ay’a, ışık tasarımı Yakup Çartık’a, dramaturjisi ise Gülümden Alev Karaman’a ait.

Tekfenliler Tosca Operası’ndaydı!

13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali kapsamında sahnelenen “Tosca Operası”nı izleyen Tekfenliler, hafızalara kazınan bir müzik ve sahne gösterisine tanık oldular. Tosca ile ilgili izlenimlerini Tekfen çalışanlarına sorduk!

ESRA ATEŞ

Tekfen Sigorta Sistem Araştırma Geliştirme Müdürü

“Tekfen adından gurur duydum.”

“Tosca Operası”nın dinleyicileri arasındaydınız. Bu temsil ile ilgili izlenimleriniz nelerdi?

Temsil, 24 yıl aradan sonra ülkemizde ilk kez sahnelenmesi, Türkiye’de Tosca rolünü ilk kez oynayan soprano Semiha Berksoy’un kızı, tiyatro sanatçısı Zeliha Berksoy tarafından sahneye konması, Atatürk’ün en sevdiği opera olması, Mario Cavarodossi karakterinde dünyaca ünlü tenorumuz Murat Karahan’ın rol alması, ünlü soprano Angela Gheorghiu ve Gürcü bariton Nikoloz Lagvilava gibi güçlü seslerin dahil olması nedeniyle bence festivalin en iddialı gösterimiydi.

2008 yılında Atatürk Kültür Merkezi’nin kapatılmasından önce birçok ünlü temsile gitmiş ancak Tosca’yı sahnede dinleyememiştim. Yıllar sonra bir opera temsiline katılmanın yanı sıra bir Grand Opera eserinin dinleyicisi olmak benim için çok heyecan vericiydi. Her ne kadar sahnede dinleyemesem de “E Lucevan Le Stelle” aryası, başta Atatürk olmak üzere, birçok dinleyiciyi etkilediği gibi beni de büyüleyen bir aryadır ve müzik uygulamalarından sıkça dinlerim.

O gece bu aryayı Murat Karahan’ın sesinden canlı dinlemeyi çok istiyordum. Tabii ki aryayı harika seslendirdi ama temsil öncesinde benim için ondan çok daha harika bir gelişme oldu, davetliler arasında yapılan kura sonucunda kendisi ile kulisinde tanışma imkânı buldum. Sesi kadar güzel olan enerjisini hissetmek ve onunla sohbet etmek benim için o gecenin en unutulmaz anları oldu. Bu güzel sürprizden sonra temsili izlemek tahmin edersiniz ki çok daha anlamlı oldu benim için. Onunla tanışmak ve kulis ortamını görmek gerçekten ayrıcalıktı ve bu imkânı sağladığı için Tekfen Vakfı ve Kurumsal İletişim ekibine çok teşekkür ediyorum.

Tekfen Ailesi’nin bir üyesi olarak, Tekfen’in uzun yıllardır sanata verdiği destek ve bu kapsamda, çalışanlarını opera gibi kültür-sanat etkinliklerine davet etmesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Günümüzde kültür ve sanat etkinliklerinin en büyük destekçileri özel şirketler oldu. Bir çalışanı olarak Tekfen adının, özellikle de pandemi döneminde, sanatın sesine yer açması bana gerçekten gurur veriyor. Bence hepimizin sanatın enerjisine ihtiyacı var ve hayatın telaşı içerisinde bu enerjiyle beslenmeyi zaman zaman atlayabiliyoruz. O yüzden Kurumsal İletişim adresinden aniden geliveren davet e-postaları bizler için hem güzel bir sürpriz hem de kucaklayıcı bir motivasyon kaynağı oluyor. Sizlerin vasıtasıyla bugüne değin tiyatro, sergi, bienal, konser gibi birçok etkinlikte sanatla, sanatçılarla, bütünleşme imkânı bulduk. Özenle seçilmiş etkinliklerde çevrede Tekfen Ailesi’nden tanıdık yüzler görmek de ayrıca keyifli oluyor. Bu yüzden bir çalışan olarak, Tekfen kültüründe yer edinmiş bu etkinliklerin yenilerini büyük bir heyecanla bekliyorum.

TOLGA BAYAV

Tekfen Holding Başkan Yardımcısı

“Bu tip etkinliklerin devamını ve katılımların katlanarak artmasını gönülden diliyorum.”

“Tosca Operası”nın dinleyicileri arasındaydınız. Bu temsil ile ilgili izlenimleriniz nelerdi?

Dünyaca meşhur iki dev sanatçı, Angela Gheorghiu ve Murat Karahan’ın muhteşem performanslarını izleme ve dinleme şansı bulduğumuz için eşim ve ben çok mutluyuz. İkisi de performanslarındaki yoğun duyguyu seyirciye aktarmayı başaran çok üstün iki sanatçı. Raoul Grüneis, orkestra, koro, dekor, sahne, her şey fevkalâde şekilde bütünleşti. Çok teşekkür ediyoruz.

Tekfen Ailesi’nin bir üyesi olarak, Tekfen’in uzun yıllardır sanata verdiği destek ve bu kapsamda, çalışanlarını opera gibi kültür-sanat etkinliklerine davet etmesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Şirketlerde sosyal aktiviteler ve özellikle kültür ve sanat aktiviteleri, şirketlere bağlı tüm bireylerde aidiyet duygusunu, birlik ve beraberliği en üst düzeyde sağlayan, destekleyen ve mutlaka olması gereken değerlerdir. Tekfen’de bu yapı o kadar zengin ki, bir Tekfenli olarak ben bununla gurur duyuyor ve etkinliklere katılmaktan maksimum zevk alıyorum. Herkeste bu farkındalığın sağlanabilmesini temenni ediyor, bu tip etkinliklerin artarak devamını ve katılımların katlanarak artmasını gönülden diliyorum.

BURCU ALKAYA

Tekfen Vakfı Orkestra Sorumlusu

“Tekfen sanata destek verirken çalışanlarını da bunun bir parçası haline getiriyor.”

“Tosca Operası”nın dinleyicileri arasındaydınız. Bu temsil ile ilgili izlenimleriniz nelerdi?

Tosca, her zaman dinlemekten çok keyif aldığım bir operadır. O nedenle, her şeyden önce gideceğimiz operanın seçimi beni ayrıca mutlu etti. Tosca, hem konusu hem de konunun işlenişi ile oldukça uzun bir opera olmasına rağmen dinleyicinin kendi dünyasına dalmadan ilgisini çekmeyi başarabilen, muhteşem bir eser. Dramatik ve eğlenceli melodilerin dağılımı, zengin orkestrasyonu ile sahne üzeri ve orkestra dengesi muazzam kurulmuş. 20 Temmuz akşamı da özellikle solistlerin harika performansları ile çok iyi sahnelenmiş bir Tosca izleme şansımız oldu.

Tekfen Ailesi’nin bir üyesi olarak, Tekfen’in uzun yıllardır sanata verdiği destek ve bu kapsamda, çalışanlarını opera gibi kültür-sanat etkinliklerine davet etmesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Sanat faaliyetlerine destek veren birçok köklü kurum olabilir ancak bu desteği verirken çalışanların da bunun bir parçası haline getirilmesini çok önemsiyorum. Bana göre bir sanat eserini, uzunca saatlerimizi bir arada geçirdiğimiz insanlarla izlemek, sonrasında bunun analizini birlikte yapabilmek ortak bir dil ve beğeni geliştirmek için en iyi yollardan biri.