Ceyhan’da geleceğe atılan bir imza:

FNN Sürdürülebilirlik Merkezi

Tekfen İnşaat’ın Adana, Ceyhan’daki Güney Anadolu Ana Tamir Bakım Tesisi (GAT) bünyesinde hizmete giren FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, Tekfen’in geçmişi ve geleceği arasında bir köprü kurarken bir binanın doğaya nasıl dost olabileceğini de gözler önüne seriyor. Yeşil binalarda en üst kademe olan LEED Platin Sertifikası’na sahip bina, aldığı puanlarla Türkiye’de platin seviyesindeki başka birçok projenin de önünde yer alıyor.

Ceyhan’da Aralık 2020'de hizmete giren FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, birçok farklı fonksiyonu aynı çatı altında toplayan özel bir mekân. Toplam 2.325 metrekare kapalı alana sahip olan binada Tekfen İnşaat’ın kurumsal hafızası olan devasa bir arşiv, 100 kişilik modern bir konferans ve eğitim salonu, yine şirketin tarihini gözler önüne seren bir sergi ve müze alanı ile ofisler yer alıyor. Tüm Tekfen Grup Şirketlerinin verilerinin yedeklendiği bir Felaket Kurtarma Merkezi de yine FNN Sürdürülebilirlik Merkezi’nin işlevleri arasında bulunuyor.

Adını Tekfen’in üç kurucu ortağı Feyyaz Berker, Nihat Gökyiğit ve Necati Akçağlılar’ın isimlerinin baş harfleri ile 1956 yılında Ankara’da kurdukları FNN mühendislik müşavirlik şirketinden alan yapı, geçmişle güçlü bağlar kurarken aynı zamanda çevre dostu özellikleriyle sürdürülebilir bir geleceğe de hizmet ediyor. Mimar Emre Acar’ın tasarladığı yapı, ABD Yeşil Binalar Konseyi’nin belirlediği uluslararası kriterlere yüksek uyum sağlayarak LEED (Leadership in Energy and Environmental Design - Enerji ve Çevreci Tasarımda Liderlik) Platin sertifikası almaya hak kazandı. Adana’nın sıcak iklimine rağmen yüksek enerji ve su verimliliği ile dikkatleri çeken FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, konfor ve tasarrufu çok başarılı bir şekilde bir araya getiriyor. Elektrik ihtiyacının bir bölümünü çatısındaki güneş panellerinden karşılayan binada, yağmur ve yoğuşma suyu sistemleri sayesinde yüzde 50 su verimliliği elde ediliyor.

Arazisinin yüzde 30’unu yeşil alanların oluşturduğu binadaki yeşil çatı uygulaması da hem keyifli bir dinlenme alanı yaratıyor hem de binanın sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor. Ayrıca binada, çalışanları ve ziyaretçileri düşük karbonlu ulaşım yöntemlerine teşvik etmek için bisiklet park alanı ve bir elektrikli araç şarj istasyonu bulunuyor. Tüm çelik imalatları Ceyhan Çelik Yapı İmalat Tesisi’nde yapılan ve ince işçiliğiyle Tekfen’in bu alandaki yetkinliğini gözler önüne seren FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, geleceğin çizgilerini taşıyan modern tasarımının yanı sıra getirdiği çevreci çözümlerle şimdiden bölgenin ikonik yapılarından biri haline gelmiş durumda.

Geri dönüştürülmüş inşaat malzemesi

%20


Bina içine verilen taze hava oranı ASHRAE 62.1-2010 standardının en az

%30 üzerinde


Yağmur ve yoğuşma suyu sistemleriyle EPA standardına göre daha verimli su kullanımı (peyzaj alanları ve rezervuarlarda kullanılmak üzere)

%50


Güneş paneli alanı

450 m²


Güneş enerjisi üretimi

77.606 kWh / yıl


Enerji kullanımı ASHRAE 90.1-2010 standardına göre

%30 daha verimli

FNN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK MERKEZİ NASIL KURULDU?


FNN Sürdürülebilirlik Merkezi’nin aldığı LEED Platin Sertifikası, başarılı tasarım çözümleri ve titiz bir uygulama kadar projenin tarafları arasındaki uyumlu iş birliğinin ve hedefe adanmışlığın da bir sonucu. Projenin ortaya çıkış hikâyesini, tasarım ve sertifika süreçlerinde yaşanan zorlukları ve bu zorlukların nasıl el birliğiyle aşıldığını, Tekfen İnşaat Makine Ekipman Müdürü Numan Usluoğlu; GAT Tesis Müdürü Abdullah Ay; Tekfen İnşaat Satın Alma Mühendisi Göker Arcan; Tekfen İnşaat Bilgi Teknolojileri Direktörü Yavuzhan Canlı; Mimar Emre Acar (Acararch) ve LEED Danışmanı Dr. Emre Ilıcalı (Altensis) ile konuştuk.

NUMAN USLUOĞLU

Tekfen İnşaat Makine Ekipman Müdürü

“FNN Sürdürülebilirlik Merkezimiz, gerçekten şirketimizin mevcuttaki ve geleceğe dönük bakış açısını yansıtan örnek bir proje oldu. Ben binamızla gurur duyuyorum.”

Öncelikle Numan Bey’le başlamak istiyorum. Bu proje nasıl doğdu, nasıl bir ihtiyaçtan yola çıkıldı?

Numan Usluoğlu

Bizim Ceyhan, Adana’da iki tane tesisimiz var. Bir tanesi GAT dediğimiz Güney Anadolu Tesisimiz. Burada merkez makine parkımız ve ambarlarımız mevcut. Projeler bittikten sonra makine ekipmanımız şantiyelerden genellikle GAT’a döner. Bir diğer tesisimiz ise Çelik Yapı İmalat Tesisimiz. Birçok projemizin çelik konstrüksiyonları burada imal edilir. Aylık yaklaşık 3 bin ton çelik işleme kapasitesine sahip önemli bir tesistir. İhalelere girdiğimiz idareler, bazen makine parkımızı, kapasitemizi ve çelik fabrikamızı görmek için ziyaretimize gelirler. Böyle ziyaretler olduğunda, Tekfen’i en iyi şekilde temsil edecek bir binamız olsun isteğimiz hep vardı. Hem iki tesisimizin de kullanabileceği bir idari binamız olsun, ayrıca arşivimizi ve tüm Holdingin veri tabanı için kurulması gereken acil durum kurtarma merkezini de içinde barındıracak bir bina hayal ettik. Böyle bir bina yapmışken bazı eğitimlerimizi de orada gerçekleştirebiliriz, toplantılarımız için de bir konferans salonu ekleyebiliriz diye düşündük. FNN Sürdürülebilirlik Merkezi fikri böyle oluştu.

O zaman bu fikrin yeni ortaya çıkmadığını, bir geçmişi olduğunu söyleyebilir miyiz?

Numan Usluoğlu

Evet, bu hep konuşulan bir projeydi. Fakat arşiv ve acil kurtarma merkezi ihtiyacının bir anda aciliyet kazanması ve son dönemde ziyaretçilerimizin de artması bu fikrin hayata geçmesine vesile oldu. Yaklaşık dört yıl önce yapımına karar verildi. Öncelikle birkaç mimarlık ofisinden öneriler alındı, portföyleri incelendi. Emre (Acar) Bey’in yaptığı öneri daha geleceğe dönük, bizi temsil edeceğine inandığımız bir proje olarak öne çıktı. Sonra sıra yer seçimine geldi. Yaptığımız değerlendirme sonucunda GAT tarafında, tesise girerken ve yoldan geçerken de görülebilecek bir lokasyon belirledik. Binayı yapacak müteahhit de seçilip inşaatına başlandı.

“FNN Sürdürülebilirlik Merkezi” isminin hikâyesi nedir?

Numan Usluoğlu

Çeşitli isimler düşünüldü. Bunların içinden en favori dört tanesi çalışanların oylamasına sunuldu. “FNN Sürdürülebilirlik Merkezi” ismi oy çokluğuyla kazandı. Yani aslında ismi çalışanlarımız seçti. FNN, şirketimizin üç kurucu ortağı olan Feyyaz, Nihat ve Necati Beylerin ismini taşıyor. Tarihi bir mirası yansıtması açısından hakikaten doğru bir seçim oldu bence. Üç kurucumuzun isminden oluşan bu isim çok isabetli oldu.

Binada Tekfen’in tüm arşivinin yanı sıra bir müze bulunması da anlamlı olmuş. Arşiv ve müze fonksiyonları hakkında bilgi verebilir misiniz? Mesela müzede neler var?

Numan Usluoğlu

Daha öncesinde de küçük bir müzemiz vardı, yine tesisimizin içinde. Ambarlarımızdaki eski malzemeleri hurdaya ayırırken gördük ki aralarında çok güzel ekipmanlar var, şirketin tarihini yansıtan. Mesela multimetreler, kılıfları resmen bildiğiniz manda derisinden… Kılıfı bile tarihi değere sahip. İşlev açısından baktığınızda, şimdiki cihazlar belki bin katını tek başına yapıyor. Ama bunların nostaljik bir güzelliği var, el emeği var. Mesela boru hattının yerini tespit etmek için kullanılan ilkel dedektörler bulduk. Muhteşem bir şey! Bir insan üzerine elektrotlar bağlıyorsunuz, zemine çubuklar çakıyorsunuz, o yürürken metal alanlarda sinyal veriyor, böylece yer altındaki boru hattını tespit ediyorsunuz. Bunlar çok özel ve hakikaten artık bulunması mümkün olmayan şeyler. Böylece, şirketimizin ilk yıllarından kalma, geçmişimizi yansıtan ekipmanlarımızı atmayalım, ziyaretçilerimiz geldiğinde gösteririz diye düşünüp küçük bir odacıkta toplamıştık hepsini. FNN Sürdürülebilirlik Merkezi fikri ortaya çıkınca, bunun daha geniş çaplısını yapmak ne güzel olur diye düşündük. Sağ olsunlar, yöneticilerimiz de destek verdi bu düşünceye. Böylece müze fikri ortaya çıktı. Güzel teşhir üniteleri yapıldı. Patronlarımızın ilk kullandığı jip, kullandıkları uçağın pervanesi bile sergileniyor müzemizde. Uçak kaza yapınca motoru bizim tesise gelmiş. Ben o motorun pervanesini alıp odama koymuştum. Çok ilgi çekmişti tabii. Daha sonra dedik ki motoru da elden geçirip güzel bir hale getirelim, pervanesini de yeniden üzerine takıp müzemize koyalım. Şu anda motorla birlikte o pervane de müzemizin baş köşesinde sergileniyor. Çok da güzel oldu hakikaten; binamıza girildiğinde etkileyici bir görüntü yaratıyor.

Arşiv kısmında neler var? Bu arşiv hangi yıllara kadar uzanıyor?

Numan Usluoğlu

Bizde projelerin bitişi biraz aceleci ve sıkıntılı bir süreç olur. Tüm evraklar, dosyalar bir konteynere doldurulur, buraya gönderilir. Elimizde böyle devasa bir arşiv vardı. Fakat bunlar karmakarışıktı, bir kısmı da mesela su almış, iyi durumda değildi. Bazı evraklar da başka başka tesislerde, yine düzensiz bir şekilde saklanıyordu. Nihayetinde çok doğru bir kararla tüm bu belgelerin tek bir merkezde toplanmasına karar verildi. Modern ve sağlıklı bir arşiv kurduk. Bu arşiv ilk başta önümüzdeki 10 yıl hesaplanarak planlandı, fakat sonra belki yetmez denilip boş alanlar da değerlendirildi. Herhalde bize 50 yıl yetecek bir arşivimiz oldu. Sonra konteynerlerde, sağda solda saklanan milyonlarca doküman arkadaşlarımız tarafından ayrıştırıldı, düzene sokuldu, kutulara konuldu. Bu iş yapılırken arşiv konusunda uzman Dolphin firmasından da destek aldık. O firmanın daha önce hizmet verdiği başka arşivleri ziyaret ettik, çözümlerini inceledik. Dolphin, bizim ayırdığımız dokümanları kendi arşiv sistemine göre düzenleyip, tarayıp tekrar kutulayarak bize geri gönderdi. Biz de bunları arşivimize, raflarımıza dizdik. Şu anda yeni gelen dokümanları ise kendimiz FNN Sürdürülebilirlik Merkezi’nde tarayıp, olması gereken yerlere yerleştiriyoruz.

Arşivin büyüklüğü hakkında rakamsal bir bilgi verebilir misiniz?

Numan Usluoğlu

Belge sayısı hakkında bir şey söyleyemeyeceğim, ama 3 katlı ve 27 bin kutu alacak kadar depolama alanımız var! 12 bin kutumuz dolmuş durumda şu anda. Yani geçmiş evraklarla yaklaşık yüzde 45’lik bir doluluğa şimdiden ulaştık. Şirketin 60 yıllık tarihini kapsayan bir arşiv bu. Belgeleri ayrıştırmak aylar sürdü. Düşünün, bir binanın iki katında, her taraf toz içinde, projeler, planlar tek tek ayıklandı. Gerçekten emeği geçen arkadaşlarımızı takdir etmek lazım, müthiş bir çalışma oldu. 40-50 yıllık belgeler ne işe yarar diye düşünülebilir ama öyle değil. Mesela bir otoyol projesinde, ağabeylerimiz, “Biz şuradaki viyadüğü şöyle yapmıştık, onun projelerine bir bakalım” diyebiliyorlar. Ya da örneğin bir makine ihraç edeceksek, bizden 40 yıl önceki bir faturayı isteyebiliyorlar. Eskiden bunları bulup çıkartmak bir kabustu. Şimdi çok daha kolay olacak inşallah.

ABDULLAH AY

GAT Tesis Müdürü

“Burası sadece bir ofis binası değil, aynı zamanda bir kimliği ve bir vizyonu var. Arşiviyle, müzesiyle, geçmişle gelecek arasında bir köprü vazifesi görüyor.”

YAVUZHAN CANLI

Tekfen İnşaat Bilgi Teknolojileri Direktörü

“Global ölçekte, dünya standartlarında bir kurtarma merkezi kurduğumuzu düşünüyorum. Adana bölgesinde zaten böyle bir yapının benzeri bulunmuyor.”

Bize bina hakkında bilgi verebilir misiniz? Binanın özellikleri nedir, hangi fonksiyonları içeriyor?

Abdullah Ay

Biz ocak ayından bu yana binanın malikleri olarak burada bulunuyoruz. GAT bünyesindeki yaklaşık 20 arkadaşımız şu anda binada yerleşik çalışıyor. Toplam 38 kişilik bir ofis kapasitemiz mevcut. Ofislerimiz dışında bahsettiğimiz gibi bir arşivimiz ve 100 kişilik bir de konferans salonumuz var. Proje ve yapım aşamasında bizim de bazı desteklerimiz oldu. Tabii bu bölgede pek de alışık olmadığımız bir yapı bu. Gelen arkadaşlarımız da ziyaretçilerimiz de dile getiriyorlar bunu. Bu bölgede bir benzeri yok. Gerek iç bahçesi, dış bahçesi, terası… Bu farklılık açıkçası bizim için de değişik bir deneyim oldu. Çünkü biz daha önce burada şantiyelerdeki gibi konteyner ofislerde çalışıyorduk. İlk defa kalıcı bir ofise taşındık. Arada bu kadar büyük fark olunca tabii şaşkınlığımızı atamadık ilk başlarda. Buradaki arkadaşlarımız hem gurur duyuyorlar böyle bir binada çalıştıkları için, hem de tamamen ferah, çok daha rahat ve konforlu bir çalışma ortamına geçmenin rahatlığını yaşıyorlar. Emre (Acar) Bey’in buraya ilk geldiği günü hatırlıyorum. Tabii o zaman bomboş bir alandı. Buraya uzaktan uzun uzun bakarken, ben o gün burada güzel bir şeyler olacağını hissettim açıkçası. Arkadaşlarıma da söyledim, “Herhalde güzel bir şey yapacaklar!” diye. Bilmiyorum, o gün gördüğü, o gün düşündüğü şeylerin içinde miyiz şu anda, büyük ihtimalle öyle olduğunu sanıyorum. Böyle bir binada çalışmak inanılmaz keyifli bir şey. Her sabah geldiğimizde o keyfe yeniden başlıyoruz.

Geçmişle geleceğin buluştuğu bir yerde çalışmak neler hissettiriyor size?

Abdullah Ay

Burası sadece bir ofis binası değil, aynı zamanda bir kimliği ve bir vizyonu var. Binamız şirketimiz adına sürdürülebilirliği temsil ediyor, bu anlamda aslında bize de birçok sorumluluk yüklüyor. Arşiviyle, müzesiyle, geçmişle gelecek arasında bir köprü vazifesi görüyor. Çok modern ve teknolojik bir binaya giriyorsunuz, sizi 1950’li yıllardan kalma ekipmanlar, parçalar karşılıyor. Arşivdeki dokümanları ayırırken, sadece eski faturalar ve belgelerle değil, birçok hatırayla karşılaştık biz. El yazısı mektuplar, mühendis büyüklerimizin notları, çok değerli evraklar, belki hiç bilinmeyen fotoğraflar çıktı. Bunların büyük bir kısmını taradık, dijital olarak da saklamaya başladık. Gerçekten her gün yeni heyecanlar yaşıyoruz. Bu nitelikleriyle bizi sürekli heyecanlandırıyor.

Felaket Kurtarma Merkezi de binanın önemli fonksiyonlarından biri. Neden böyle bir merkeze ihtiyaç duyuldu?

Yavuzhan Canlı

Tekfen İnşaat’a ait bilgilerin ve proje dokümanlarının tasnif edilip korunacağı bir alan planlanırken, 2015-2016 arasında Felaket Kurtarma Merkezi’nin altyapı tasarım çalışmalarını da başlatmıştık. Buradaki öncelikli amaç, sistem altyapısı ve yazılım platformlarında olası bir felaket sonrası bilgi kaybı yaşanmaması ve iş sürekliliğinde aksamanın önüne geçilmesi. Bunun yanında, günümüzde pek çok büyük şirketin karşı karşıya kaldığı siber saldırılara karşı güvenli bir lokasyon yaratılması da önemliydi. İstanbul’da bir deprem olma olasılığına karşı sistemin Adana’dan erişilebilir olması amaçlandı. Diğer yandan, sahalardan gelen verilerin konsolidasyonu, arşivlere güvenli ulaşım sağlanması, yedekleme ve bulut teknolojileriyle senkronizasyon gibi hedeflerimiz de vardı. Bütün bunlar Felaket Kurtarma Merkezi için tasarım ve planlama çalışmalarının tetiklenmesine vesile oldu diyebilirim.

Bu doğrultuda neler yapıldı?

Yavuzhan Canlı

Süreç mimari proje hazırlık aşamasında başladı. Mimari ekibe böyle bir merkez için nelerin gerekli olduğu anlatıldı. Bu süreçten sonra projelendirme aşamasında da sahada proje müdürü ve proje mimarlarımızla paralel çalışmalarımız oldu. Her şeyin kusursuz olması için toplantı ve büyük konferans salonundaki ses-video konferans sistemlerinden veri, telefon ve enerji altyapısına ve güvenlik sistemlerine kadar tüm proje detaylarının defalarca üzerinden geçildi. Binanın temelinden başlayarak Faraday kafes topraklamasından yanmaz boyaya, epoksi zemin kaplamasından kablo tavalarının yollarına kadar tüm süreçlerde BT ekipleri olarak sahadaki arkadaşlarımızla birlikte aktif olarak yer aldık. Başlangıçta 16 metrekare olan Sistem Odası’nı 48 metrekareye çıkartarak bir Felaket Kurtarma Merkezi’ne dönüştürdük. Veri Merkezimiz 9 kabinet kapasiteli. Bunlardan 4 tanesi Tekfen İnşaat'a, geri kalanlar ise tüm Grup Şirketlerinin yararlanabileceği şekilde hizmet verecek.

Böyle bir merkezin Türkiye’de başka bir benzeri var mı?

Yavuzhan Canlı

Global ölçekte, dünya standartlarında bir kurtarma merkezi kurduğumuzu düşünüyorum. Adana bölgesinde zaten böyle bir yapının benzeri bulunmuyor. Veri Merkezi’nin inşaatı tamamlandıktan sonra sızdırmazlık testleri, enerji nakil çalışmaları, odanın ses ve su yalıtımı konularında 5-6 ay çok yoğun testler yapıldı. Bu testleri yüzde 100 başarılı hale getirmek, olası bir felakette hem sistemlerin hem de BT ekibimizin müdahale sırasında zarar görmemesi için çok önemliydi. Ayrıca, LEED Platin Sertifikası’na sahip bir yapı oluşturmak için de bu hassasiyet içinde çalışmak gerekiyordu. Benzer bir hizmeti barındırma (hosting) hizmeti sunan firmalardan da alabilirdik, ancak iç kaynaklarımızı kullanarak yatırım ve işletme maliyetleri anlamında daha uygun şartlar oluşturduğumuzu söyleyebilirim. Tabii, bu konuda proje yönetiminden sahadaki arkadaşlara kadar çalışanların emeği yadsınamaz. Sonuç olarak, Tekfen İnşaat’ın pek çok ekibinin bir arada büyük bir özveriyle, yoğun emek harcadığını söyleyebilirim.

EMRE ACAR

Mimar (Acararch)

“Zorluklar arttıkça buna çözüm bulma heyecanımız da arttı. Daha öneri aşamasında, sanki projeyi biz almışız ve binayı biz tasarlayacakmışız gibi detaylı bir çalışma yaptık.”

Bu noktada binanın mimarı Emre Bey’e söz vermek istiyorum. Bu projeye sizin katılımınız nasıl oldu?

Emre Acar

Bundan dört yıl önce Tekfen’in böyle bir proje planı olduğunu öğrendiğimizde heyecanlandık. Çünkü birçok farklı fonksiyonu bir bina içinde tasarlamak bizim için ayrı bir deneyim olacaktı. Biz de bir öneri sunmak istediğimizi belirttik. Bize projenin ihtiyaç listesi geldi. İhtiyaç listesinde ofis birimleri, müze, arşiv gibi birbiriyle çok bağlantısı olmayan işlevler vardı. Ayrıca Tekfen, kendi ürettiği çeliği binada kullanmak ve bunu misafirlerine de göstermek istiyordu. Çelik bir bina yapmak bizim için heyecan vericiydi. Ayrıca proje, Adana gibi iklimsel olarak da zorlanacağımızı düşündüğümüz bir bölgede yer alıyordu. Zorluklar arttıkça buna çözüm bulma heyecanımız da arttı. Daha öneri aşamasında, sanki projeyi biz almışız ve binayı biz tasarlayacakmışız gibi detaylı bir çalışma yaptık. Yaklaşık 1-1,5 aylık bir ön konsept çalışmamız oldu. Müzede sergilenecek objelere varıncaya kadar ayrıntılı bilgi istedik. Bunları aldıktan sonra projenin tasarımına başladık. Bizden yapıda özellikle çeliği vurgulamamız, göstermemiz isteniyordu. Bunu en iyi cam duvarlarla yapabilirsiniz. Ama Adana ikliminde cam duvarlarla yeterli konfor koşullarını sağlamakta zorlanacağımızı düşündük. Bu nedenle de binaya bir kabuk ekledik. Bu kabuk, yine birkaç farklı fonksiyonu bir arada barındırıyor. Öncelikli olarak, dış cephedeki camların ısınmasını engelliyor. Çünkü güneş ışınını daha kontrollü bir şekilde içeriye aldığınızda, cephe ısınmadığı için içerisi de daha az ısınıyor. Güneş ışığının geliş açısı yılın her ayı ve günün her saati için kontrol edildi. Gün ışığı içeriye ne kadar giriyor, hesaplandı. Kabuğun pozisyonu ve bina ile mesafesi buna göre ayarlandı. Ek olarak daha fazla kontrol sağlayabilmek için sensörlü güneş kırıcı paneller kullanıldı. Ayrıca tamamen cam bir binada ofis birimlerini direk endüstri alanına baktırmak istemedik. Bu nedenle metal kabuğu cam binamıza bazı noktalarda yaklaştırıp, örneğin güney cephesinde 2-3 metre açarak ara zonlar oluşturduk. Bu zonlar iklimlendirmeye yardımcı olurken, aynı zamanda iç bahçeler yaratarak ofis ve diğer alanlara da destek oluyor. Binamızın tamamen şeffaf ve geçirgen yapısını destekleyen bir özelliği de her mekân arasında geçişler olması; yani binanın hiçbir noktasında çıkmaz sokak bulunmaması. Müze alanının sonundan tekrar ofis alanına, oradan açık alana, açık alandan arşive ulaşabileceğiniz bir dolaşım özgürlüğü var.

Bina tamamen çelikten mi oluşuyor?

Emre Acar

Ana malzememiz çelik olmakla birlikte, güvenlik koşulları da dikkate alınarak arşiv bölümü betonarme olarak yapıldı. Yani betonarme ve çelik karışımı bir bina olarak tasarlandı. Tekfen’in kendi çeliğini üreterek bu binada kullanması, çeliğin kendisini de müzenin bir parçası haline getirdi. Binanın taşıyıcısı olan çelik adeta dantel gibi işlendi. Normalde çelik binalar hep endüstri yapılarında kullanılır ve hiçbir şekilde yapıya şıklık katacak bir öğe olarak planlanmaz. Biz ise çeliğin betonarmeye göre avantajlarını ön plana çıkarıp, bunu da özel detaylarla narin bir yapı malzemesine dönüştürdük. Cam cepheyi de, iklimsel anlamda yarattığı zorluklara rağmen, bu çeliği gösterebilmek için kullanmaya karar verdik.

LEED sertifikası almaya aday bir yapı olması tasarımınızı nasıl etkiledi?

Emre Acar

Projenin ilk başından itibaren çevreci bir bina olması hedeflenmişti, ama LEED sertifikası konusu ilerleyen aşamalarda ortaya çıktı. Biz zaten daha ilk aşamadan itibaren binanın çevreci olabilmesi için tasarımsal anlamda bazı kriterleri dikkate almıştık. Örneğin, cam cephelerin güneş ışığını kontrollü alması ve cephe açıklıklarının sağladığı hava sirkülasyonunun doğal iklimlendirmeyi desteklemesi, bu yönde düşünülmüş çözümlerdi. Bizim önceliğimiz hep doğal ışık ve doğal iklimlendirmeden azami ve kontrollü bir şekilde yararlanmak oldu. İlerleyen aşamada LEED hedefinin de konulmasıyla birlikte, Altensis’ten aldığımız destekle binadaki diğer birçok unsur, kullanılacak malzemeye kadar her şey bu çevreci yapıyı destekledi.

Bu noktada Emre Ilıcalı Bey’e sormak istiyorum. LEED sertifikası nedir?

Emre Ilıcalı

LEED, aslında bir denetleme ve değerlendirme sistemi. LEED sertifikası da bu değerlendirmenin sonucunda alınan bir belge. LEED, kısaca binaların tasarım, inşaat ve işletme aşamalarında birtakım uluslararası kurallara uyulup uyulmadığını; lokasyon, ulaşım, malzeme seçimi, iç mekân yaşam kalitesi gibi birçok başlık altında binanın kullanıcılarına nasıl imkânlar sunduğunu; bunu yaparken de enerji, su, hammadde gibi önemli kaynakları ne şekilde kullandığını; aynı zamanda doğaya ve ekolojik dengeye nasıl bir etkisi olduğunu denetleyen, irdeleyen ve sonunda da puanlandıran bir sistem. Bu, ideal olarak yeni bir binanın tasarımından, hatta planlama sürecinden başlanarak dahil olunması gereken bir sistem. Çünkü binanın, daha tasarım aşamasında bazı kurallara uygun yapıldığından emin olunması gerekiyor. İnşaat esnasında da hem tasarımdan gelen bu koşullara uyulup uyulmadığı hem de satın almada kriterlere uygun davranılıp davranılmadığı kontrol ediliyor. Aynı zamanda inşaat faaliyetlerinden kaynaklanan etkiler de değerlendiriliyor. En sonunda binayı işletmeye alırken de su ve özellikle de enerji harcayan sistemlerde gerekli performansı sağlayıp sağlamadığınıza yönelik çeşitli testler yapılıyor.

Kim denetliyor tüm bunları? Denetim mekanizması nasıl çalışıyor?

Emre Ilıcalı

LEED, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından yönetilen bir sistem. Bu konseyin altında da, sistemi denetleyen Yeşil Bina Sertifikasyon Enstitüsü (Green Building Certification Institute - GBCI) adında bir kurum var. Bu kurum, projenizi merkezi olarak denetliyor. Bu denetleme bir uzman kurul tarafından yapılıyor. Yaptığınızı iddia ettiğiniz konularla ilgili bazı kanıtlar göndererek bu denetlemeye tabi oluyorsunuz. Bunun sonucunda da onaylanan her bir kriter için puanlar alıyorsunuz.

LEED danışmanı olarak siz projeye nasıl dahil oldunuz?

Emre Ilıcalı

Biz Tekfen’le 2009 yılından beri çalışıyoruz. Tekfen Grubu’nun birçok projesinde görev aldık. Bu proje için Göker (Arcan) Bey ile ilk temasa geçtiğimizde, bugüne kadar Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde tamamladığımız yüzlerce endüstriyel bina projesine benzer bir proje olacağını düşünmüştük. Neticede Ceyhan’da, bir fabrika içerisindeki endüstriyel bir binadan söz ediliyordu. Ama sonrasında yaptığımız görüşmelerde bu binanın aslında çok sıra dışı bir bina olacağını fark ettik. Neden, çünkü öncelikle binanın tasarımı için oldukça titiz bir çalışma ile ciddi bir tasarım ekibi seçilmişti. Ayrıca farklı fonksiyonları içinde barındıracak bir bina olacaktı ve Tekfen’in bu binaya verdiği önem ortadaydı. LEED hedefi olarak da platin sertifika belirlenmişti.

Gümüş, altın, platin sertifikalar arasındaki farklar nelerdir?

Emre Ilıcalı

LEED için bazı kriterler var. Siz bu kriterleri yerine getirdikçe puan topluyorsunuz. Bu puanlar belli eşik değerleri geçtiğinde, sizin sertifikanızın seviyesi de belirlenmiş oluyor. En alt seviyede yalın bir sertifika alıyorsunuz. Bunun bir üstü gümüş, onun üstü altın, en üst seviye de platin. Aslında konvansiyonel bir binaya oranla biraz daha verimli uygulamalarla altın seviyesini yakalamak, günümüzde Tekfen gibi bir kuruluş için fazla zor bir hedef değil. Ama platin hedefi, kim yaparsa yapsın, dünyanın her yerinde zor bir hedef. Genelde başta hep platin istenir, fakat platinin koşulları ortaya konulunca, “Tamam, bize altın da yeter!” denir. Ama bu proje farklı oldu. En baştan platin hedefi çok sıkı bir şekilde konuldu ve sonuna kadar da bu hedef ciddi anlamda gözetildi. Platinin gereklilikleri çok farklı. Şayet siz bir bina için platini hedefliyorsanız, LEED konusunu gündemimizin tam ortasına koymanız lazım, çünkü platin hedefinde hata yapma lüksünüz yok. Bu anlamda bu projeyi el birliğiyle oldukça güzel yönettiğimizi düşünüyorum. İşveren olarak Tekfen’in sonuna kadar konuya bağlı kalarak hedefinin arkasında durması, her bakımdan sürecin doğru ilerlemesini sağladı.

DR. EMRE ILICALI

LEED Danışmanı (Altensis)

“FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, enerji gibi, su verimliliği gibi önemli konularda büyük adımlar atarak platin seviyesine ulaştı. Bu da özellikle takdir edilmesi gereken bir konu.”

Platin sertifikasını almak için neler yaptınız?

Emre Ilıcalı

Öncelikle LEED sisteminde lokasyon, yani konumunuz çok önemli. Çünkü şehir merkezinde bir proje yapıyorsanız, örneğin toplu taşımaya yakınlık gibi konular işinizi kolaylaştırıyor. LEED, bu durumu bireysel araç kullanımını azaltan bir avantaj olarak görüyor. Dolayısıyla şehir dışındaki endüstriyel binalar biraz daha dezavantajlı başlıyor sürece. Ama FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, bu dezavantajlı konumunu gerek tasarım, gerekse uygulamadaki stratejik yaklaşımlarla kapatıp en üst seviyeye ulaştı. Nelerdi bunlar? Mesela en önemli konularımızdan bir tanesi su. Temiz su kaynakları Türkiye için de dünya için de kritik öneme sahip. Bu projede gerek daha verimli su armatürlerinin seçilmesi, gerek yağmur suyunun tekrardan geri kazanılması yoluyla yüzde 50’nin üzerinde bir verimlilik sağlandı. Enerji verimliliği açısından da binanın bazı dezavantajları vardı, hem bulunduğu bölge hem de yoğun cam kullanımı nedeniyle. Soğutma yükünün yüksek olduğu bir bölge burası. Bu nedenle tasarımın buna getireceği ilk pasif önlemler çok önemliydi. Cephe tasarımı ve cam seçimleri sayesinde soğutma talebi kabul edilebilir seviyelere çekildi. Tabii böyle bir binayı hiç cam kullanmadan da yapabilirsiniz, böylece soğutma ihtiyacınız daha az olur. Ama sonuçta kullanmak istediğiniz malzeme ve estetik yaklaşımla ilgili konular da var. Zaten mühendisliğin esas gayesi, bunları entegre bir şekilde çözebilmek. Burada da seçilen ekipmanların ve tasarımın enerji verimliliğine yönelik olmasına çok dikkat edildi. Enerjiyi verimli kullanmak ilk adım, ama buna ek olarak enerjiyi nereden aldığınız ve bu enerjinin hangi kaynaklardan üretildiği de önemli. Bu nedenle ciddi bir güneş paneli sistemi kuruldu çatıya, yaklaşık 50 kWh kapasitesinde. Bölge de güneş enerjisi üretimine çok uygun. Böylece enerjide yaklaşık yüzde 58’lik bir verimliliğe ulaştık. LEED sürecinde enerjiyle ilgili hemen hemen tüm puanları aldık.

Abdullah Ay

Şimdiye kadar 7 aylık süreçte kendi tükettiğimiz enerjinin yaklaşık yüzde 44’ünü güneş panellerimizden geri kazanmışız.

Emre Ilıcalı

LEED değerlendirmesinde birçok kriter olduğundan, bazı binalar su ve enerji konusunda fazla verimli olmasalar bile yüksek puanlara erişebiliyorlar. Ama sertifikasını enerji ve su verimliliğine yönelik uygulamalarla alan binalar bence çok daha değerli. Biz her ikisinde de yüzde 50’lerin üzerinde verimlilik sağladık. Bu, her LEED binasında rastlayabileceğiniz bir şey değil. O nedenle bence çok önemli bir başarı.

Şehir merkezindeki binaların puan açısından bazı avantajları olduğunu söylemiştiniz. Şayet FNN Sürdürülebilirlik Merkezi şehir merkezinde yapılmış olsaydı daha yüksek bir puan alınabilir miydi?

Emre Ilıcalı

Böyle düşünmek pek doğru değil, çünkü evet otomatikman aldığımız puanlar olacaktı, ama burada yapabildiğimiz bazı uygulamaları da muhtemelen şehir merkezinde yapamayacaktık. Mesela bizim burada yüzde 25’lik bir yeşil alanımız var. Şehir merkezinde daha kısıtlı bir alanda belki bunu sağlayamazdık. Yeşil çatımızı bu kadar rahat yapamayabilirdik. Çevresindeki binaların gölgelemesi nedeniyle güneş panellerimizden belki aynı verimi alamayabilirdik. Burada şehirde otomatik olarak alacağımız puanlardan mahrum kaldık ama şehirde yapamayacağımız şeylerle o puanları bertaraf ettik. Binada sürdürülebilirlik adına yapılabilecek ne varsa yaptık. Bazı kısımlarda dönüştürülmüş malzemeler kullanıldı. Yeşil alanların özellikle artırılması adına planlamada ve projelendirmede ciddi uygulamalar yapıldı. Mesela çok güzel bir çatı bahçesi var binanın. Elektrikli araç şarj noktası var.

LEED değerlendirmesinde bina 84 puan almış. Puanlama 100 üzerinden mi yapılıyor? Tüm puanları almak mümkün müdür? Böyle bir bina var mı yeryüzünde?

Emre Ilıcalı

Hesaplama 110 puan üzerinden yapılıyor. Tam puan alan bir bina yok, almak pek de mümkün olmayabilir. Çünkü çeşitli kriterlerden oluşan bir havuz var. Siz o havuzun içinden kendinize uygun kriterleri belirliyorsunuz. Bazı kriterler birbiriyle de çelişebiliyor. Diyelim öyle iki kriter var ki, ikisini aynı zamanda yerine getirmeniz mümkün olmayabiliyor. Çünkü kriterlerden biri bir şehir binasını, diğeri bir açık alan binasını ilgilendirebiliyor. Dolayısıyla yapacağınız binanın özelliğine, lokasyonuna, fonksiyonuna göre kriterlerinizi belirliyorsunuz. LEED sistemini, bir sınavda tüm soruları çözmek gibi düşünmemek lazım. Tabii ne kadar çok kriteri kapsayabiliyorsanız o kadar avantajlı oluyor.

Peki, 84 nasıl bir puan geneli düşündüğünüzde? Bu seviyede başka projeler var mı Türkiye’de?

Emre Ilıcalı

Puan olarak 90’a yakın birkaç özel proje var, ama FNN Sürdürülebilirlik Merkezi Türkiye’de ilk üçte yer alır diye düşünüyorum. Bence en az puan kadar, bu puanları neleri başararak aldığınız da önemli. Mesela enerji verimliliği ve su verimliliği bakımından benim tecrübeme göre bu proje en üstlerdedir. Enerjide yüzde 58, su verimliliğinde yüzde 55’e ulaşmak çok önemli bir başarı. FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, enerji gibi, su verimliliği gibi önemli konularda büyük adımlar atarak platin seviyesine ulaştı. Bu da özellikle takdir edilmesi gereken bir konu.

GÖKER ARCAN

Tekfen İnşaat Satın Alma Mühendisi

“Bizim şirket olarak sürdürülebilirlik hedeflerimiz çok yüksek. Bu binanın referans bir yapı olmasını istedik. Hem de çelikteki ustalığımızı, terziliğimizi gösterebilmeyi arzu ettik.”

Şimdi Satın Alma Mühendisi Göker Bey’e dönmek istiyorum. Tahmin ediyorum sizin açınızdan hem zor hem de keyifli bir proje olmuştur. Sizin bakışınızla da bir değerlendirme alabilir miyiz?

Göker Arcan

Ben Tekfen’e 2012 yılında katıldım. Tabii dünyanın her coğrafyasında bir sürü proje ve bina yapıyoruz. Genel olarak bir projenin yapım süresi 2, bilemediniz 3 yıldır. Sonra yaptığınız işi işverene teslim edersiniz ve bir nevi bebeğiniz gibi olan o bina artık sizin olmaktan çıkar. Bu açıdan bünyemizde kalan FNN Sürdürülebilirlik Merkezi’nin bende özel bir yeri var. Bu proje Temmuz 2017’de önümüze geldi. Öncelikle, daha önce sektörden tanıdığımız ve ödüllü tasarım firmalarıyla temasa geçtik. Tabii o zaman henüz çok taslak halindeydi proje. Tekfen bir işe başlamadan önce oturup yazmayı çizmeyi çok sever, hiçbir zaman “kervan yolda düzülür” mantığıyla hareket etmez. Biz de bu mantıkla 2-3 sayfalık küçük bir şartname hazırladık. Yaklaşık 10 firmaya gönderdik, 7’sinden geri dönüş aldık. Bunlardan 5’i ile pazarlığa otururduk, normal şartlar altında. Ama Emre Bey’in projesi bizim çok hoşumuza gitti ve süreç fazla uzamadan onunla çalışmaya karar verdik. Tasarımı ilk başta 5 faza ayırdık. 2 veya 3’üncü fazda LEED sertifikasyonu konusu ortaya çıktı. Bizim şirket olarak sürdürülebilirlik hedeflerimiz çok yüksek. Bu bina bizde kalacağı için, referans bir yapı olmasını istedik. Hem de çelikteki ustalığımızı, terziliğimizi de gösterebilmeyi arzu ettik. Böyle bir eseri Tekfen’e bir değer olarak bırakabilmek adına, ne kadar zorluklar içerse de çok büyük bir heyecan ve istekle başladık projeye.

Binanın tasarımına ne kadar katkınız oldu? Mimarla nasıl bir uyum yakaladınız?

Göker Arcan

Tasarım aşamasını 5 faza ayırsak da bazı noktalarda eksik kalan yönlerimiz oldu. Emre Bey bu süreçte çok özverili bir şekilde hareket etti, bina sanki kendi binasıymış gibi. O konuda kendisine gerçekten çok teşekkür borçluyuz. LEED sürecinin getirdiği zorlukları birlikte uyum içinde aştık. Tüm süreçte verimli bir iş birliğiyle hareket ettik ve bina çok başarılı bir şekilde tamamlandı. Binanın yeri konusu da benim için çok özel. Bu bina İstanbul’da, mesela Levent’te yapılmış olsaydı belki bu kadar göze çarpmayacak, bu kadar değerli olmayacaktı. Kabuk cephe uygulaması ile de örnek bir projeye imza attığımızı düşünüyorum. Bu yenilikçi uygulamanın, özellikle enerji verimliliği açısından bize çok katkısı oldu. Çünkü göstermemiz gereken, ama sürdürülebilirlik konusunda sıkıntı yaratabilecek bir tasarımımız vardı, özellikle enerji sarfiyatı bakımından. Belki önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinden dolayı sıcaklıklar arttıkça bu tür kabuk cepheleri çok daha fazla görmeye başlayacağız etrafta.

Öyle görünüyor ki bu proje biraz gönül bağı, verimli bir iş birliği ve yardımlaşma ile ortaya çıkmış. Pozitif bir ortamda, ortak yürütülmüş bir çalışma olması bence binaya ek bir değer katıyor, çünkü sürdürülebilirlik tam da bu yardımlaşma ve iş birliğini gerektiriyor. Bu anlamda genel bir değerlendirme alabilir miyim?

Numan Usluoğlu

FNN Sürdürülebilirlik Merkezimiz, gerçekten şirketimizin mevcuttaki ve geleceğe dönük bakış açısını yansıtan örnek bir iş oldu. Ben binamızla gurur duyuyorum.

Emre Acar

Mimarlıkta detaylar çok önemli. Bazı işlerde bu detaylar üzerindeki kontrolünüzü kaybedebiliyorsunuz. Bu projede ise daha ilk günden karşılıklı bir güven ortamı oluştu. Tekfen bize güvendi ve her aşamada önerilerimiz dikkate alınarak projenin orijinaline sadık kalması sağlandı. Süreç boyunca çok destek aldık. Tekfen’in bize sağladığı bu destekle tüm fazları çok hızlı bir şekilde aştık. Hep birlikte aynı hedefe odaklandığımız için sonunda proje bu noktaya gelebildi. Tek taraflı hiçbir başarı olmuyor. Bizim gösterdiğimiz özenin aynısına hem işveren hem de yüklenici sahip olunca, tam da istediğimiz nitelikte bir sonuca ulaşabildik.

Emre Ilıcalı

Sürdürülebilirlik açısından konuşmam gerekirse, zor bir lokasyon olmasına rağmen, başından beri hem işveren hem de ilgili paydaşların ciddi bir şekilde sürecin arkasında durması sayesinde Türkiye’de, hatta belki Avrupa’da LEED açısından örnek binalardan biri ortaya çıktı. Binada hem küresel iklim değişikliğiyle mücadeleye hem de karbon emisyonlarının azaltılmasına ciddi katkıda bulunacak uygulama ve stratejiler uygulandı. Biz de böyle bir başarının parçası olmaktan gerçekten mutluluk ve gurur duyduk. Bence çok iyi anlatılması, iyi tanıtılması gereken bir proje bu. Göker Bey’in dediğine ben de katılıyorum. Bu bina İstanbul’da olsaydı, belki bu kadar değerli olmazdı. Ama bu bölgede öncü olması, büyük şehirlerden bu kadar uzakta da böyle hedeflerin ortaya konulabileceğini göstermesi tabii Tekfen’in bir farkı oldu. Teşekkür ediyorum emeği geçen herkese.

Göker Arcan

Çukurova Üniversitesi’nden bir davet aldım, “Öğrencilere bina hakkında bir sunum yapabilir misiniz?” diye. Araya pandemi girdi, kaldı. Binamız, daha şimdiden bölgemizde çok bilinen, başka projelere ilham veren, üniversitelerden hocaların ilgi gösterdiği bir bina oldu. Özellikle pandemiden sonra inanıyorum ki çok daha fazla telefon gelecek, “Gezebilir miyiz, sistemleri görebilir miyiz, bina hakkında bilgi alabilir miyiz?” şeklinde. Bir cazibe merkezi olacağından eminim.

Abdullah Ay

Makine Mühendisleri Odası bir konferans düzenlemek istedi burada, ama sonra ertelendi. Adana Mimarlar Odası’ndan da bir grup gelip binayı gezdi. Ekim ayında bir etkinlik planlıyorlar. Yaklaşık 30 mimarın katılımıyla konferans salonumuzda bir sunum ve toplantı yapacaklar. Bu tür organizasyonlar binamızın tanıtımına çok olumlu etki edecek diye düşünüyorum.

Projeyi yarışmaya sokmak gibi bir düşünceniz, bir planınız var mı?

Emre Acar

Bunu düşündük ama doğru yarışma hangisi, hangisine katılmalıyız gibi detayları henüz netleştirmedik. Belki bu konuyu Göker Beylerle birlikte değerlendirip o şekilde karar vermemiz daha sağlıklı olacak. Çünkü bu binanın gerçekten değerini ortaya çıkartacak bir yarışma olması lazım. Buna hep birlikte karar vermek istiyoruz.

LEED Tekfen’e yabancı bir kavram değildi öncesinde de. Ama öyle görünüyor ki bu proje bir basamak daha yukarıya taşımış çıtayı. Deneyim olarak da size önemli bir kazanım sağlamıştır diye düşünüyorum.

Göker Arcan

Bu binadan bir tık ötesi sıfır enerji tüketimli “off-the-grid” bina. Yani her şeyi kendi yapan, enerjisini de kendisi üreten bir bina.

O zaman sıra onda diyebilir miyiz?

Emre Ilıcalı

Elbette, çok güzel bir hedef olurdu bu. Ancak Tekfen projelerinin genellikle çok daha büyük ve ticari projeler olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Projenin büyüklüğü ve kapsamı, tabii LEED sürecinin daha kolay ya da daha zor olmasını belirleyen unsurlardan biri. Örneğin 20 bloklu yüksek bir konut projesinde aynı sonucu elde edemeyebilirsiniz, bu çok normal. Ama öyle bir projede alınan daha düşük seviyeli bir sertifika bile çok değerli. FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, boyutları itibarıyla bize yapılabilecek her şeyi yapma imkânı verdi.

Bina açıldıktan sonra nasıl geri dönüşler aldınız hem şirket içinden hem dışarıdan?

Numan Usluoğlu

Bir cazibe merkezi olma yolunda binamız. Birçok meslek kuruluşundan gelip görmek istiyorlar. Zaten şirket içinde binamızın prestiji tartışılmaz. İsim belirlenmesi için oylama yapmamız da güzel bir farkındalık yarattı. Herkes haberdar oldu, şirket içinde bilinen bina haline geldi. Bulunduğu ortama da çok değer kattı. Bunda herkesin emeği var. Emre Acar Bey, güneşinden suyuna kadar binanın her şeyiyle ilgilendi. Gelip bize tüm detayları anlattı. Emre Ilıcalı Bey, LEED açısından bizi sürekli yönlendirdi. Göker arkadaşımız neredeyse projenin koordinatörü gibi çalıştı. Abdullah arkadaşımız zaten işin başındaydı, inşaat sürecini başından sonuna kadar yaşadı. Oradaki ekibin sorunlarını gidermek, iş güvenliğini sağlamak için yoğun çaba harcadı. El birliğiyle gerçekten muhteşem, şirketimize yakışır bir binamız oldu. Binamızın ismi de çok güzel. Patronlarımızı temsil ediyor ki onlar olmasaydı zaten bu bina da olmayacaktı.

HAZAL TONGUÇ

Tekfen İnşaat Sürdürülebilirlik Uzmanı

“FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, yalnızca insan ve çevre dostu bir bina değil, aynı zamanda hem şirket kültürünü hem de Tekfen’in vizyonerliğini gösteren bir merkez.”

Tekfen İnşaat’ın genel sürdürülebilirlik vizyonu perspektifinden, bu proje LEED Platin Sertifikası almış bir binanın ötesine nasıl geçiyor?

FNN Sürdürülebilirlik Merkezi’ni, LEED Platin Sertifikası almış bir bina olmasının yanı sıra Tekfen İnşaat’ın geçmişi ve geleceği arasındaki bağlantıyı ortaya koyan, geleceğe bakışını ve izleyeceği yolu simgeleyen bir yapı olarak tanımlayabilirim. Tekfen İnşaat’ın kurulduğu ilk günlerden bu yana kullandığı ekipmanların sergilendiği müze bölümü bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca arşivleme sisteminin, Tekfen kültüründen ve geçmişinden kopmadan, tecrübelerinden güç alarak attığı sağlam temeller hakkında da bir izlenim oluşturduğunu düşünüyorum. Bu doğrultuda FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, yalnızca insan ve çevre dostu bir bina olarak değil, aynı zamanda hem şirket kültürünü hem de Tekfen’in vizyonerliğini gösteren bir merkez olarak düşünülmeli.

Bu bina “sürdürülebilirlik” kavramı konusunda nasıl bilinçlenme sağlayacak, bölgede bu kapsamda nasıl bir öncülük üstlenecek?

Sürdürülebilirlik kavramı günümüzde sıklıkla karşımıza çıksa da, Tekfen İnşaat’ın kurulduğu günden itibaren bu kavramı benimsemiş olduğunu düşünüyorum. Bu kültür kurucularımız Feyyaz Berker, Nihat Gökyiğit ve Necati Akçağlılar’dan başlayarak her seviyede çalışana yansıyor. Dolayısıyla Tekfen İnşaat’a yeni başlayan çalışanlarımızın, kurum kültürü içerisinde sürdürülebilirlik bilincini özümsemesinin uzun zaman almadığını söyleyebiliriz. Bizler de bu süreci hızlandırmak adına, Sürdürülebilirlik Politikası, dönemsel faaliyet raporları, sürdürülebilirlik komite çalışmaları ve şirket içi farkındalık eğitimleri ile çalışanlarımıza destek oluyoruz.

İklim değişikliği ve kuraklığın temel bir problem olarak görüldüğü dünyamızda, son dönemde sürdürülebilir şehirler ve yeşil- akıllı binalar oldukça önem kazandı. Yakın gelecekte yanlış sulama teknikleri ve verimsiz tarımsal faaliyetlerin devam etmesi durumunda kuraklığın temel bir problem olacağı Çukurova bölgesinde, FNN Sürdürülebilirlik Merkezi’nin temiz enerji kullanımı ve yüksek su ve enerji verimliliği ile ön plana çıkacağını düşünüyorum. Burada Tekfen’in gelecek öngörüsü yüksek ve çevreye duyarlı olduğunun altını çizmek gerektiğini düşünüyorum.

Aynı anlayış, Tekfen İnşaat’ın bundan sonra kendisi için inşa edeceği gelecek yapılar ya da bazı dönüşümler için de geçerli olacak mı?

Tüm ofis ve şantiyelerimizde sürdürülebilir ve çevre odaklı bir yaklaşımla çalışma gayretimiz var. Bunu hem iş yapış şekillerimizde hem de FNN Sürdürülebilirlik Merkezi gibi hayata geçirdiğimiz projelerde görebiliyoruz.

Tekfen İnşaat, gayrimenkul ve üstyapı sektöründe 2000’li yıllardan itibaren geliştirdiği pek çok projeyle farklılık yaratan, kentsel dokuyla uyumlu ve tasarımından işletmesine kadar sürdürülebilirliği temel alan yaklaşımını ortaya koyan bir şirket. Su ve enerji verimliliğinin ön planda tutulduğu LEED sertifikalı projeleriyle, Türkiye’nin ilk yeşil yapı projelerine imza attı. Ayrıca Katar’da anahtar teslim olarak üstlendiği Al Thumama Stadyumu projesi ile, bir yeşil bina standardı olan GSAS sertifikasyon gerekliliklerini yerine getirerek 5 yıldız ile sertifika almaya hak kazandı.

Tüm şantiyelerimizde ilk inşaat aşamasından itibaren, saha teslimine kadar çevre ve insan sağlığını ön planda tutarak, yüksek enerji ve su verimliliği konuları da dahil olmak üzere büyük bir özveri ve emekle çalışıldığını söyleyebilirim. Sadece yeni inşa edilecek yapılarda değil, mevcut tesislerimizde de halihazırda gerçekleştirilen projelerimiz bulunuyor. Ceyhan’daki Çelik Yapı İmalat Tesisi’nde enerji verimliliğine yönelik gerçekleştirilen çok sayıda çalışma ve güneş enerjisinden elektrik üretimine geçilmesini bu konulara örnek olarak verebilirim. Bu bakış açısıyla, dünyaya ve gelecek nesillere duyduğumuz saygı çerçevesinde sürdürülebilir geleceği inşa etmeye devam edeceğiz.