Açık Ders etkinliklerinin konusu:
Deprem ve Afetler
Tekfen Holding’in katkılarıyla Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen Açık Ders seminerleri, geçtiğimiz aylarda Melikgazi Belediyesi’nin iş birliği ile Kayseri’de devam etti. Seminerlerin bu yılki ana teması “Deprem ve Afet” olarak belirlendi. 12 Nisan’da Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener tarafından verilen Açık Ders’i, 19 Nisan’da yine Kandilli Rasathanesi’nden Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat ve 3 Mayıs’ta Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek’in verdiği seminerler izledi.
Her daim bilimin, kültürün ve sanatın yanında olan Tekfen Holding’in, Tekfen Vakfı ile birlikte 2019 yılında “Powered by Tekfen” mottosuyla Boğaziçi Üniversitesi ile başlattığı iş birliği, Açık Ders seminerleriyle devam ediyor. Bilimsel merak, özgür düşünce ve yaratıcı fikirleri toplum genelinde yaygınlaştırma hedefiyle Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerini farklı konu başlıklarında geniş kesimlerle buluşturan Açık Ders seminer dizisinin hedef kitlesini, bilim alanındaki son gelişmeleri takip etmeye meraklı, toplumun her kesiminden insanlar oluşturuyor. Seminerlerde sosyal, beşeri ve fen bilimlerinin güncel konuları ele alınıyor.
Pandemi döneminde online olarak devam eden dersler, son olarak “Deprem ve Afetler” başlığıyla Melikgazi Belediyesi’nin iş birliği ile Kayseri’de gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Haluk Özener
“Deprem konusunda gerekli önlemler alınmalı.”
Bu yıl 12 Nisan’da başlayan serinin ilk konuğu, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener oldu. “Deprem: Bildiklerimiz, Bilemediklerimiz” başlıklı etkinlikte Özener, Kandilli Rasathanesi’nin kısa tarihi hakkında bilgi verdikten sonra depreme neden olan oluşumlar, fay hatları ve çeşitleri ile Türkiye’deki deprem gerçeği gibi konular üzerinde durdu. “Depremler nasıl izleniyor?”, “Depremler artıyor mu?”, “Depremler önceden bilinebilir mi?” gibi soruların da ele alındığı etkinlikte katılımcılara, ülkemize ait deprem istatistikleri, Kandilli Rasathanesi tarafından gerçekleştirilen güncel deprem araştırmaları, deniz tabanı gözlemleri ve deprem erken uyarı sistemleri hakkında genel bilgiler de verildi. Özener, Kahramanmaraş depremleri sonrası bölgede yaşanan kaygıya ve toplumun deprem algısına yönelik gözlemlerini de aktardı.
Doç. Dr. Doğan Kalafat
“Depreme karşı bilinçli bir toplum haline gelmeliyiz.”
19 Nisan’daki “Türkiye’de Deprem Afeti ve Eğitimi” konulu etkinlikte bir sunum yapan Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat, Türkiye’de yaşanan depremlerin özellikleri ve depremin neden olduğu afetlerin boyutu, etki alanları ve riskleri, alınması gereken önlemler ve afetlere dirençli bir toplum olabilmek için yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi. Özellikle kent depremlerinde afete hazırlık safhasının önemine değinen Kalafat, örnekler ışığında Türkiye’de meydana gelen depremlerin zararlarının ve risklerinin azaltılmasına yönelik çalışmaları ele aldı. Kayseri’nin de risk altındaki kentlerden biri olduğunu hatırlatan Kalafat, “Biz bu coğrafyada yaşamak istiyorsak muhakkak depreme dayanıklı binalarda oturmamız ve depreme karşı bilinçli bir toplum haline gelebilmemiz gerekiyor,” diye konuştu.
Adil Tek
“Sıcaklıklar artıyor, dünyayı kızdırıyoruz.”
Açık Ders serisinin üçüncü ayağı ise “İklim Değişimi ve Krizi” başlığıyla 3 Mayıs’ta gerçekleştirildi. Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek’in konuk olduğu toplantıya dinleyiciler yoğun ilgi gösterdi. 100 yılı aşkın bir süredir Kandilli Rasathanesi’nin meteorolojik ölçümlerinin kesintisiz devam ettiğini söyleyen Tek, son yıllarda dünyayı bekleyen en önemli sorunlardan birinin küresel ısınma olduğunu belirtti. Küresel ısınmanın mekanizmalarını ve nedenlerini yalın ve basit bir şekilde ele alan Adil Tek, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Biz dünyayı kızdırıyoruz. Aslında dünyamız, gülen bir dünya. Kızmasından kastımız, sıcaklıkların artması. Sıcaklıkların artmasını önlemeliyiz. Eğer bunu başaramazsak buharlaşma hızlanacak, yağışların karakteri değişecek, buzullar eriyecek ve deniz seviyesi yükselecek. Bununla birlikte kıyılarda ekilebilir alanlar sular altında kalacak. Sonra da gıda ve temiz suya erişme zorlukları ile birlikte sağlık sorunları baş gösterecek. Bireysel olarak da küresel ısınmayı önlemek için birçok şey yapabiliriz.”