SOSYAL SORUMLULUK
Trompetin altın çocuğu Omar Tomasoni ile sonbahar klasikleri
Tekfen Filarmoni, Avrupa’nın en yetenekli trompetçilerinden İtalyan Omar Tomasoni’nin solist olarak yer aldığı sonbahar konserlerinde Ankara, Mersin ve İstanbullu müzikseverlerle buluştu. İtalyan Wonderbrass Quintet’in de kurucu üyelerinden olan Tomasoni, 2013 yılından bu yana prestijli Royal Concertgebouw’un solo trompetçisi olarak görev alıyor.
Geleneksel olarak yıla sonbahar konserleri ile veda eden Tekfen Filarmoni, geçtiğimiz sene de 24 Ekim’de Ankara CSO Sahnesi’nde başladığı sonbahar turnesini 25 Ekim’de Mersin Kültür Merkezi ve 26 Ekim’de İstanbul Lütfi Kırdar’da verdiği konserlerle tamamladı. Şef Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni’ye sonbahar konserlerinde solist olarak Avrupa’nın en yetenekli trompetçilerinden İtalyan Omar Tomasoni katıldı. Genç yaşına rağmen enstrümanına hâkimiyeti ile dikkat çeken Tomasoni, en zorlu teknik pasajları icra etmekteki ustalığıyla seyirciler kadar müzik eleştirmenlerinden de tam not alıyor.
Tekfen Filarmoni, sonbahar konserlerinde zengin bir programla müzikseverlerin karşısına çıktı. Orkestra, Aleksandr Harutyunyan’ın dünyaya bıraktığı eserlerin başında gelen Trompet Konçertosu’nun yanı sıra doğumunun 100. yıldönümü anısına Leonard Bernstein’ın On the Town Suiti’ni; George Gershwin’in trompet ve orkestra için bestelediği, ünlü Rus trompetçi Timofei Dokschitzer’in düzenlemesiyle Mavi Rapsodi’yi ve Dvořák’ın hayat dolu Sol Majör 8. Senfonisi’ni seslendirdi.
Omar Tomasoni hakkında
1984, Brescia, İtalya doğumlu Omar Tomasoni müzik öğrenimini Brescia’daki Luca Marenzio Konservatuvarı’nda, Sergio Malacarne’nin sınıfında “summa cum laude” (en yüksek onur) derecesiyle tamamladı. 2001-2003 yılları arasında Avrupa Gençlik Orkestrası’nda yer alan Tomasoni, bu görevde gösterdiği üstün sanatsal performans nedeniyle İtalyan Cumhuriyeti’nin Bronz Madalyası ile taltif edildi. 2004 ile 2008 yılları arasında, Firenze’de şef Zubin Mehta’nın yönetimindeki Maggio Musicale Orkestrası’nın baş trompetçisi olan görev alan Tomasoni, bunun ardından 2013 yılına kadar Roma’da Antonio Pappano yönetimindeki dell'Accademia Nazionale di Santa Cecilia Orkestrası’nda yine aynı görevi üstlendi. 2013 yılından bu yana Amsterdam’daki Royal Concertgebouw’un baş trompetçisi olan Tomasoni, meşhur İtalyan Wonderbrass Quintet’in de kurucu üyesidir.
Omar Tomasoni ile bir söyleşi
Müziğe başlarken size yol gösteren bir rol modeliniz var mıydı?
Müziğe çok erken yaşlarda başladım. İtalya'nın Brescia yakınlarındaki köyümde sesli çalgılar grubuna katıldığımda sadece 6 yaşındaydım. Ailem de bu grubun üyelerinden olduğu için onlar müziklerini icra ederken, ben de ailemle bol bol vakit geçirme imkânı buldum. Annem klarnet çalıyordu, babam ise trompet. Ben de bu sayede trompete aşık oldum ve bunun ileride yapmak istediğim şey olduğunu anladım. Kısaca armut dibine düştü diyebiliriz.
Trompet birçok farklı müzik türünde kullanılan önemli bir enstrüman. Klasik müzik dışında sizin etkilendiğiniz janrlar var mı?
Trompet çok yönlü bir enstrüman, sadece farklı müzik türlerinde çalınmakla kalmıyor, müziğe bir atmosfer, ortaya çıkan tınılara renk de katıyor. Ayrıca, çok güçlü, kendinden emin olduğu kadar yeri geldiğinde geri planda kalmayı bilen bir enstrüman. Dinlemekten zevk aldığım birbirinden farklı birçok trompetçi var. Ben her trompetçiden ilham almaya çalışıyorum, aynı doğrultuda farklı müzisyenlerden de tabii. Fakat klasik müziğin dışında özellikle cazdan çok etkilendiğimi söyleyebilirim.
Sevdiğiniz besteciler kimler?
Sadece trompeti ön plana çıkaranlardan değil, birçok besteciden etkilendiğimi söyleyebilirim. Yine de Brahms, Mahler, Stravinsky ve özellikle de Bach'ı çok sevdiğimi söyleyebilirim. Bu isimlerin yanında çağdaş müzikleri dinlemekten de büyük zevk alıyorum, hatta böylesine önemli bestecilerin yaşadığı bir dönemde bulunduğumuz için çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Tekfen Filarmoni'yle Ankara, Mersin ve İstanbul'da konser vereceksiniz. Daha önce bu şehirlerde bulundunuz mu, nasıl bir beklenti içindesiniz?
Daha önce iki kez Türkiye'ye gelmiştim. İzmir ve İstanbul'da bulunmuştum. İstanbul mükemmel bir şehir, her yeri tarih kokuyor ve çok güzel yemekleri var. Şimdi ise Ankara'yla Mersin'i ziyaret etmeyi ve bu şehirlerde Tekfen Filarmoni'yle birlikte keyifli zamanlar geçirmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Daha önce Türk müziğiyle bir etkileşiminiz oldu mu?
Bugüne kadar içerisinde Türk müziği bulunan bir projenin parçası olmasam da geleneksel Türk müziğini duydum, dinledim. Geleneksel enstrümanlarınızdan bazılarını da biliyorum. Şunu söyleyebilirim ki çok farklı kültürlerden beslenen, ilgi çekici, renkli bir müziğiniz var.
Deniz Güney’in röportajı 19 Ekim 2018 tarihli Hürriyet Kitap-Sanat ekinde yayımlanmıştır.