Tekfen Filarmoni’den
dansa davet!
Tekfen Filarmoni, Daimi Şefi ve Sanat Yönetmeni Aziz Shokhakimov yönetiminde İzmir’de bir araya gelerek, aralarında Ahmet Adnan Saygun ve Ferit Tüzün gibi Türk bestecilerin eserlerinin de bulunduğu dans temalı bir seçkiyi albüm kaydı için seslendirdi.
Türkiye’nin sayılı özel sanat kurumlarından Tekfen Filarmoni, seyircisiyle buluşamadığı bu dönemi bir albüm kaydıyla değerlendirmek üzere 27 Şubat-3 Mart tarihleri arasında İzmir Adnan Saygun Salonu’nda bir araya geldi. Daimi Şefi ve Sanat Yönetmeni Aziz Shokhakimov yönetimindeki orkestra, kayıt için ilhamını danstan alan birbirinden güzel eserler seslendirdi.
Seçkide Türk bestecilerden Ahmet Adnan Saygun’un Türkiye’de en yaygın oynanan halk oyunlarından (Zeybek, Halay ve Horon) esinlenerek yazdığı 3 bölümlük Op. 14 Orkestra Süiti ve Ferit Tüzün’ün Nasreddin Hoca (Humoresque) adlı eserine yer verildi. Kayıtta ayrıca, geçtiğimiz yılın Beethoven yılı olması sebebiyle, Richard Wagner’in “dansın yüceltilmesi, dansın en ulvi haliyle tasviri” sözleriyle betimlediği, Beethoven’ın 7. Senfonisi seslendirildi. Macar besteci Béla Bartók’un ilhamını yine danstan alan Romen Dansları da albümde yer alan bir başka eser oldu.
Tekfen Filarmoni’nin özellikle Türk bestecilerin eserlerinin duysal arşivlerine katkı sağlayacak kayıtlara önümüzdeki dönemde de devam etmesi planlanıyor.
AZİZ SHOKHAKİMOV İLE SÖYLEŞİ:
“Tekfen Filarmoni ile çalışırken kendimi evimde gibi hissediyorum”
2017 yılından bu yana Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın daimi şefliğini ve sanat yönetmenliğini yapan Aziz Shokhakimov, albüm kaydı için Türkiye’de bulunduğu sırada Hürriyet gazetesine de bir röportaj verdi. 2020-2023 dönemi için sözleşmesi yenilenen Shokhakimov, söyleşisinde Türkiye ile duygusal bir bağı olduğunu ve Tekfen Filarmoni ile çalışmanın kendisine ilham verdiğini söyledi.
Yaklaşık dört yıldır Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın daimi şefliği ve sanat yönetmenliğini üstleniyorsunuz. Tekfen Filarmoni’yi nasıl tanımlarsınız, onu görev yaptığınız diğer orkestralardan ayıran özellikler neler?
Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın daimi şefi ve sanat yönetmeni olduğum için gururluyum. Daha çocuk yaşta görev aldığım Özbekistan Ulusal Orkestrası’nda epeydir konser verme imkânım olmamıştı. Almanya’ya taşındığımdan bu yana kendi ülkemden bir davetiye almadım ne yazık ki. Fakat Tekfen Filarmoni beni bu görev için davet etti ve buradaki insanlarla kısa zamanda güçlü bir duygusal bağ kurabildim. Özbek ve Türk insanları birbirleriyle çok yakın, dolayısıyla Türkiye’ye geldiğimde ve Tekfen Filarmoni ile çalışırken kendimi evimde gibi hissediyorum. Tekfen Filarmoni bana ilham veriyor.
Avrupa’daki orkestralarla Türk orkestraları arasında elbette geleneksel olarak bazı farklar var. Tekfen Filarmoni oldukça özgün, çünkü müzik formasyonları gereği enstrüman çalım tekniği olarak Sovyet ekolü ve Avrupa ekolüne sahip olan müzisyenler, Tekfen Filarmoni’de buluşuyor. Bu iki ekolün kendine özgü yanları var; bizim yapmamız gereken ise bu ikisi arasındaki altın oranı yakalayabilmek. Göreve gelmemden bu yana orkestra büyük gelişme kaydetti, bundan dolayı çok mutluyum.
Konserlerde uluslararası arenada tanınmış, iyi solistlerle çalışıyorsunuz. Bundan biraz bahseder misiniz?
Tanınır solistlerle çalışmaktan dolayı da çok mutluyum. Bu, orkestra için bir prestij olduğu kadar seyirci açısından da ayrı bir çekim gücü. Solistler de Tekfen Filarmoni ile çalmaktan çok mutlular; orkestranın etkileşiminin güçlü, seviyesinin yüksek olduğunu söylüyor ve bizimle çalmaktan keyif alıyorlar. Gelecekte de iyi solistler, heyecan verici, yıldız isimler bizimle olacak.
Şu sıralar bir kayıt projesine başlıyorsunuz, projeden bahseder misiniz? Hangi bestecilerin eserleri kaydedilecek?
Tekfen Filarmoni ile albüm kaydı yapmaya pandemi sırasında karar verdik. Salgın nedeniyle uzun süredir seyirciyle canlı olarak bir araya gelemediğimiz için buruk olsak da, bu dönemi yeni yapılanmış Tekfen Filarmoni ile ilk kez bir albüm kaydı yapmak için fırsat bildik. Temsiller sırasında kayda konsantre olmak daima zor oluyor; canlı kayıt ise çok ender arzu edilen neticeyi veriyor. Ancak tabii ki pandemi sebebiyle kayıtta orkestranın tam kadro olamayacağı durumunu göz önünde bulundurmamız gerekti. Eserleri, yaklaşık 50 kişilik daha ufak bir formasyona göre ve boyutuna rağmen orkestranın kabiliyetini yansıtabilecek şekilde seçtik. Bu seçkide Türk bestecilerden Ahmet Adnan Saygun ve Ferit Tüzün’ün eserlerine yer vererek, sıkça kaydı yapılmayan bu bestecilerin duysal arşivlerine de katkıda bulunmak istedik. Bu amacımızı, gelecekte yapacağımız kayıtlarla da sürdüreceğiz. Öte yandan ise, albümün orkestramızın geldiği noktayı yansıtması için Klasik Batı Müziği eserlerine de yer vereceğiz. Kaydedeceğimiz eserlerin tümü “dans” temasında buluşuyor.
Geçtiğimiz yıl Beethoven yılıydı, biz de doğal olarak bu dahi besteciyi anmak istedik. Beethoven’ın 7. Senfonisini Richard Wagner, “Bu senfoni dansın yüceltilmesi, dansın en ulvi haliyle tasviri” sözleriyle tarif etmiştir. Saygun’un Op. 14 Orkestra için Süiti’nde Zeybek, Halay ve Horon olmak üzere, 3 bölümde de birer dans motifi gizli. Ferit Tüzün ise ilk dinlediğimden beri hayranı olduğum bir besteci. Nasreddin Hoca (Humoresque) adlı eserini seslendireceğiz. Adnan Saygun ile yakın dostluğu bilinen Macar besteci Béla Bartók’un Romen Dansları ise, adından da anlaşılacağı üzere, ilhamını danstan almıştır. Bu eserlerin ayrıca coğrafi açıdan da birbirleriyle bağlantısı var: Romanya, Macaristan, Rusya coğrafyalarının etrafında şekillenmiş eserlerden oluşturduk albümümüzü.
Siz dünyadaki en genç orkestra şeflerinden birisiniz. Şeflik özellikle istediğiniz bir şey miydi? Bu kadar genç yaşta başarılı olmanızın sırrı nedir?
Müziği seviyorum ve müziğin gücüne inanıyorum. Müzik gerçek hayatta birçok olumsuzluğu değiştirecek güce sahip. Müziğin saf enerjisi, yaşam ve insanlar için gerekli. Müziğin yaşattığı manevi deneyim, kişileri eğitebiliyor. Bu yüzden müzisyen olmak büyük bir ayrıcalık. Gençken çok fazla pratik yapmaya ve okumaya çalışıyordum. Eğer başarılıysam, bunu büyük ölçüde çalışmaya borçluyum diyebilirim.
Pek çok müzisyen pandemi nedeniyle ekonomik zorluklar yaşıyor. Pandemi süreci sizi ve Tekfen Filarmoni’yi nasıl etkiledi?
Yaşadığımız dönem müzisyenler için çok zor gerçekten. Sadece müzisyenler için değil, hepimiz için zor. Buna rağmen hayatınızda pozitif anlar yakalamalısınız. Benim için pandemi sürecinin olumlu yanı, aileme zaman ayırabilmem, kişisel eğitimim için yeterli zamana sahip olmam ve yeni repertuvarlar öğrenmem. Yani pandemi ile ilgili hayal kırıklığına uğramamaya çabalıyorum.
Genç orkestra şefi olmak nasıl bir duygu, orkestra üyelerinin genç şefe yaklaşımı nasıl?
Bana saygı duyup duymadıkları hakkında bir fikrim yok ama yaptığım işe saygı duyuyorlar. Eğer şef kürsüsünden, müzisyenlerden beklediğinizi onlara geçirebiliyor ve onları ikna edebiliyorsanız, müziğin nasıl duyulması gerektiğine dair kesin bir fikriniz varsa, o zaman saygı gösteriyorlar.
Diğer müzik türlerine karşı ilgi duyuyor musunuz?
Halk müziğini hep çok sevmişimdir. Türk, Azeri, Gürcü, Romen, Macar halk müziklerini seviyor, biliyor ve onlardan ilham alıyorum. Çok sade olabilir ama saf bir enerjiye sahip bir müzik. Elbette birçok önemli besteci halk müziklerinden ilham almıştır. Klasik müzik çok özgündür, çünkü diğer müzik türlerine ait tüm elementleri barındırır. Gershwin veya Ravel gibi bestecileri dinlediğinizde, caz müziğinden etkilenen elementler dahi bulabilirsiniz.
Siz aynı zamanda beste yapıyor musunuz?
Bestecilik dersi almıştım, fakat ben şef olarak “benim”. Bu dünya bestelerim olmadan da hayatta kalabilir (gülüşmeler).
Neden öyle dediniz?
Çünkü besteci olarak nereye kadar ne yapabileceğimi biliyorum. Bunun için çok zaman harcamaya gerek yok. Bestecilik çok zor bir meslek, çünkü bir müzik yazıyorsunuz ve bekliyorsunuz. İki-üç yıl bekleyebilirsiniz, hatta ölene dek bekleyebilirsiniz. Ben daha gerçekçiyim!
Besteci olmak mı, şef olmak mı daha zor?
Yetenekle alakalı bir durum. Ben daha çocukluğumdan beri orkestrayla zaman geçiriyorum. Dolayısıyla benim için orkestra ile iletişim kurmak ve ne istediğimi anlatmak daha kolay. Bazı besteciler, bestelerini çalmak için orkestra şefliği yapmak istiyor ama orkestra ile nasıl iletişim kuracaklarını ve çalışacaklarını bilmiyorlar. Çünkü şeflik ile alakalı bir deneyimleri yok. Şeflik bir meslek ve çok zor bir meslek.
En çok etkilendiğiniz müzisyen ve bestecilere dönelim.
Bana en yakın olan besteciler Çaykovski, Brahms, Beethoven, Prokofiyev ve Şostakoviç.