TEKFEN MÜHENDİSLİK GENEL MÜDÜRÜ FATİH CAN’LA SOHBET
“Biz grubun gökyüzüne bakan tarafındayız”
Kendine yüksek hedefler belirleyen Tekfen Mühendislik, kabuk değiştiriyor. Ulus’taki binasından Kâğıthane’deki yeni ve şık ofisine geçen Tekfen Mühendislik, önümüzdeki dönemde hem büyümeyi hem de Grup içindeki etkisini artırarak yeniliklere öncü olmayı hedefliyor. 1 Nisan 2018 itibariyle Tekfen Mühendislik’in genel müdürlüğüne atanan Fatih Can, şirketin vizyon ve yeni hedeflerini anlattı.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul’da doğdum. Hayatım boyunca İstanbul’da yaşadım. 1989 yılında İTÜ Petrol Mühendisliği’nden mezun oldum, sonra da aynı bölümde yüksek lisansımı yaptım. Mühendislik benim için biraz mecburi istikametti. Çünkü sözel derslerim her zaman çok kötü olmuştur. Orta 2’den lise 3’e kadar tarih ve coğrafyadan geçer not alamadım. Matematik ve fizikte zorlanmadan iyi notlarla durumu idare edince, mühendislikten başka bir şansım olmadığını anladım. Lisans eğitimimi 1989 yılında tamamladığımı düşünürsek, 30 yıldır mühendislik yapıyorum. Baştan başlayıp bir daha seçme şansım olsa, yine kesinlikle mühendis olurdum.
Petrol mühendisliğini seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?
Aslında bir yanlışlık oldu. Liseyi bitirdikten sonra planım bir sene ara verip biraz kafa dinledikten sonra üniversiteye girmekti. Ama annem ve babam böyle bir lüksümün olmadığını hatırlatınca, üniversite tercihimi son gün yapmak zorunda kaldım. İstanbul’dan ayrılmak istemiyordum. Mühendisliğin İTÜ’de okunacağı konusunda da çok kararlıydım. Kılavuzda İTÜ Makine Mühendisliği ile İTÜ Petrol Mühendisliği’nin kodları ardışıktı. Yanlışlıkla Makine Mühendisliği yerine Petrol Mühendisliği’ni yazmışım. Sonuç gelince şaşırdım. Ama bu iyi bir sürpriz oldu, çünkü sonradan okudukça ilgimi çekti ve mesleğimi çok sevdim.
“Müteahhit olmak bambaşka bir heyecan. Bir insanın aynı heyecanı ve tempoyu başka bir şirkette ve başka bir alanda bulabileceğini zannetmiyorum. Bu virüsü bir kere kaptıysanız asla vücudunuzdan atamıyorsunuz.”
Petrol mühendisliğinden mezun olmanızın Tekfen’e girmenizde etkisi oldu mu?
Dolaylı olarak evet. Yüksek lisansımı yaparken bir yandan da İGDAŞ’ta çalışmaya başlamıştım. Okuduğum konu ve dil bilmem nedeniyle orada, normalde sıfır kilometre bir mühendisin dahil olamayacağı ciddi konulara nail olmuştum. Pazarlama mühendisi olarak girmişken, bir anda kendimi proje finansmanın içerisinde bulmuştum. Bir tarafta finansman anlaşmaları, öbür tarafta müteahhit sözleşmeleri… Normalde yeni bir mühendisi çok aşan konularda kendimi geliştirme fırsatı bulmuştum. Birkaç yıl sonra İGDAŞ’ın yönetim kuruluna murahhas aza olarak Nezihi Berkkam geldi. Etibank’ın, BOTAŞ’ın genel müdürlüğünü yapmış, çok saygın bir isimdi. Onunla yakın çalışmaya başladık. Meğerse Nezihi Bey aynı zamanda Tekfen İnşaat’ta, o zamanki genel müdürü Murat (Gigin) Bey’in danışmanıymış. Benim yüksek lisansım bitti, Uzakdoğu’da, Endonezya’daki bir açık deniz platformunda kendime iş buldum. Ama Nezihi Bey, “Bir yere gidemezsin. Tekfen’de sana göre iş var, hemen gel!” dedi. Ulus’a gittim. Nezihi Bey o sırada Irak’ta geliştirmeye çalıştıkları bir doğalgaz projesinden bahsetti. “Bunun fizibilitesini yapacaksın,” dedi. Ardından, kulakları çınlasın, Samim Anıl ile tanıştırdı. 10 dakika Samim Bey’le, 15 dakika da Murat Gigin’le konuştuktan sonra Endonezya planlarım rafa kalktı. Tekfen’e katılmak için can atan bir ruh haline büründüm. Tekfen’e katılmam böyle oldu.
Tekfen’i daha önceden tanıyor muydunuz?
Biliyordum, ama çok fazla değil. İlgi alanım daha çok petrol arayan ve üreten şirketlerle sınırlıydı. Tekfen, işin taahhüt tarafında olan, petrol şirketlerinin hizmet aldığı bir şirket konumundaydı. Ama işin içine girdikçe, dünyalarının ne kadar çeşitli, ne kadar renkli olduğunu gördüm. Bu renk ve çeşitlilik 25 senedir keyifli, yüksek tempolu, bol seyahatli, heyecanlı bir kariyer çizdi bana. Kariyerimin bu şekilde gelişmesinden hiç pişman değilim. Tekfen’de basamak basamak çıkarak yönetici konumuna geldim. Bunun verdiği tatmin bambaşka. Yeri geldi bir yol projesiyle ilgilenmek durumunda kaldım, yeri geldi bina projelerine girdim çıktım. Müteahhit olmanın heyecanını tattım. Bu bambaşka bir heyecan. Bir insanın aynı heyecanı ve tempoyu başka bir şirkette ve başka bir alanda bulabileceğini zannetmiyorum. Bu virüsü bir kere kaptıysanız asla vücudunuzdan atamıyorsunuz. Tekfen olarak müteahhitlikten başlamış ve oradan büyümüş bir şirketiz. Neden başka iş kollarına girmekte zorlanıyoruz diye kendime sorduğumda, belki hepimizde aynı virüsün olmasının bir katkısı vardır diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Nedir bu virüs? Biraz tarif eder misiniz? Sizi çeken şey nedir?
Sürekli atak olma, hemen reaksiyon verebilme, çok büyük bir bilinmezliği yönetebilme yetisi… Sürekli değişen durumlar ve ona anında ayak uydurabilme mücadelesi... Ayak uyduramadığınız takdirde işi başkasına kaptırmanız veya yapmaya çalıştığınız işin başarısızlığa uğraması… Bu virüs, bu stresi ve bilinmezliği yönetebilme ve bundan keyif alma virüsü.
Burada bir çelişki yok mu? Mühendislik her şeyin daha planlı, programlı, önceden ölçülebilir, kestirilebilir olduğu bir ortam değil midir? Oysa sizin anlattıklarınız tam tersi.
Bu o kadar iyi bir soru ki! Buna verilecek doğru bir cevap yok. Tam anlamıyla bir dilemma. Bu kadar bilinmezlikleri ve aynı anda hızla değişen parametreleri olan bir alt dünyada, kendi planlarınızı yapmaya çalışmak... Planlarınızın değişeceğini bile bile plan yapmak… O plan değiştiğinde de çok hızlı aksiyon alabilmek... İşte yaptığımız şey bu.
Tekfen’deki kariyerinize dönersek… İşe girmenize vesile olan doğalgaz projesi olmadı sanırım.
Fizibilitesinden dolayı değil, siyasi gelişmelerden dolayı olmadı. Irak’ta bize o şansı veren yönetim Körfez Savaşı’ndan sonra gitti ve yerine başka bir yönetim geldi. Uluslararası statü değişti. Ama Tekfen, kendi içinde böyle bir projeyi yapabileceğini, bir yerlere getirebileceğini görmüş oldu. Murat Bey’in tabiriyle, “Tekfen’e lig atlatacak” bir projeydi. Sonrasında Rusya’ya gittim. Orada Tekfen’e yeni fırsatlar yaratmaya çalıştım. 1995-1996 yıllarında Tekfen, Azerbaycan’a yeni giriyordu. Dünyanın en büyük petrol şirketleri bir araya gelip bir konsorsiyum kurmuşlardı. Bir tarafta, Sovyetler Birliği zamanında denizde petrol üretiminin merkezi olmuş SOCAR vardı. Bize kültür olarak çok yakınlardı. Aynı dili konuşuyorduk. Karşılarında ise, anlaşmakta güçlük çektikleri Amerikalı, İngiliz, Fransız, Norveçli petrol şirketleri vardı. Bu şirketlerin ileride yapabilecekleri yatırımlarda Tekfen nasıl rol alabilir diye düşündük. Ben o dönemde stratejik planlamanın içinde yer aldım. Gördüm ki iş geliştirme çok enteresan ve zevkli bir iş. Bu işi yapabilmek için bir strateji kurmak zorundasınız. Strateji kurmak da şirketinizi 5-10 sene sonra nerede görmek istediğinizle ilgili bir durum. Ben bu konuda çalışmaktan çok keyif aldım.
Sahaya inmeyi hiç düşünmediniz mi?
Tabii saha bambaşka bir şey. Sahaya inip, işi fiilen yapan takımın içerisinde olmak çok istediğim bir şeydi. O fırsatı Kazakistan’da yakaladım. 1999 yılında evlenip döndükten sonra biraz da teklif tarafında çalışmayı düşünmüştüm. O sırada Kazakistan’da yeni bir cephe açıyorduk. Gidip ön yeterlilikler almıştık. Aldığımız ön yeterliliklerin tekliflerini hazırladık, büyük işler üstlendik. Aldığımız iki işin teklif aşamasında koordinatörlük yapmıştım. Bu kez Tekfen bana, “Haydi bakalım, git aldığın teklifi yap,” dedi. Zaten çok istiyordum. 18 aylığına gittim, 42 ay sonra eve döndüm.
Sanırım Tekfen’deki tüm mühendislerin eşleri benzer bir kaderi paylaşıyor.
Eş konusunda dünyanın en şanslı insanlarından bir tanesiyim. Eşimle üniversite ikide tanıştım. Çok uzun bir süre peşinden koştum ama değdiğine inanıyorum. 25 senedir hiçbir tatili programlayamayan, hiçbir zaman ertesi gün nerede olacağını bilmeyen bir koca, 18 aylığına gidiyorum deyip 42 ay sonra eve dönen bir insan... Bunları şikâyet ya da özveri anlamında söylemiyorum. Tam tersine keyif aldığım için yapıyorum, yoksa 25 senedir bu işte çalışmazdım. Bu süreçte eşimin yaptığı fedakârlığı dile getirmenin imkânsız olduğunu düşünüyorum. Tüm bunları tolere edebilen, “Bu adam bundan hoşlanıyor,” diyebilen ve bunu anlayabilen bir kadın. Eşim böyle bir kadın. Yalnız benim eşim değil, biz burada bir orduyuz. Kime sorsanız benzer şeyler söyleyecektir. Mühendis eşi olma cesaretini gösteren, buna dayanabilen bütün kadınları ve erkekleri gerçekten çok takdir ediyorum.
Tekfen Mühendislik’e geçişiniz nasıl oldu?
Ben Kazakistan’dan geldikten sonra bir süre daha Teklif’te devam ettim, ardından da İş Geliştirme’ye genel müdür yardımcısı olarak geri döndüm. Onunla birlikte bir sene kadar Tekfen Mühendislik’in yönetim kurulu üyeliğini yaptım. Sonrasında ise Tekfen Mühendislik’in genel müdürü olarak görevlendirildim. Son derece heyecan verici bir görev. Beşinci ayımdayım, beş aydır büyük bir heyecanla işe geliyorum. Çünkü buranın, Tekfen Grubu’na yeni eklenecek iş alanlarına büyük katkı sağlayacağına inanıyorum. Hatta yeni teknolojilerin burada çok daha kolay yeşerip, buradan ayrı birer işkolu olabileceklerini düşünüyorum.
“Bu kadar bilinmezlikleri ve aynı anda hızla değişen parametreleri olan bir alt dünyada, kendi planlarınızı yapmaya çalışmak... Planlarınızın değişeceğini bile bile plan yapmak… O plan değiştiğinde de çok hızlı aksiyon alabilmek... İşte yaptığımız şey bu.”
Tekfen’in 10 sene ilerisini görerek bazı stratejiler oluşturmaktan bahsettiniz. Siz 10 sene sonrasında ne görüyorsunuz?
Eğer bir mühendislik veya teknoloji şirketi 5-10 yıl sonrasına bakmıyorsa ve bunu bir bütün olarak çalışanlarının görüş alanına sokamıyorsa, geleceği yok demektir. Tekfen’e baktığımızda, son derece geleneksel iş kollarında çalıştığını görüyoruz. Müteahhitlik, inşaat mühendisliği, uygarlık mühendisliği, tarımsal sanayiler, gayrimenkul geliştirme... Bunlar çok eski ve köklü iş kolları. Üst yönetimin çok tutarlı bir şekilde istediği net bir nokta var ki, o da şirketin bütün gruplarının oturmuş birer stratejisinin olması... O stratejinin de 5-10 yıl ileriye doğru bakabilmesi... Şirketlerin o hedefler doğrultusunda belli bir ivme içerisinde hareket edebilmesi... Yönetimimiz ve hissedarlarımız biliyor ki mevcut operasyonlarda o ivme, momentum devam ediyorsa diğer taraflara, yeni iş kollarına, yeni fırsatlara çok daha rahat bakabilecek, değerlendirebilecek ve onları gruba katabilecek. Bu noktada en büyük güvencemiz Tekfen Mühendislik’in insan kaynağının kalitesi, özellikle de genç arkadaşlarımızın heyecanları ve tabuları yıkma istekleri.
Bu noktada Tekfen Mühendislik’e nasıl bir görev düşüyor?
Son zamanlarda duyduğum ve hoşuma giden yeni bir kavram var: “akıl teri”. “Akıl teri” ve “alın teri”ni yan yana koyduğunuzda, Tekfen Mühendislik’in akıl terini temsil ettiğini düşünüyorum. Tüm Gruba baktığınızda, Tekfen Mühendislik teknolojiyi en yakından takip eden şirketlerden biri. Grup içerisinde, talep nereden gelirse gelsin, proje geliştirebilen ve bir noktaya getirdikten sonra ilgili yere kazandırabilen bir konumumuz olabilir. Taahhüt tarafında, çalıştığımız ve uzmanlaştığımız alanlar ömürlerini tamamlıyor gibi. Artık önümüzde yenilenebilir enerji var, şimdi değilse bile bir süre sonra petrokimyanın yerine geçecek olan biyokimya var... Yenilenebilir enerji konusunda neler yapabiliriz? Katı atık yönetiminde ve su arıtımında neyi, nasıl farklı yapabiliriz? Bütün bunlar hakikaten kafa yorduğumuz konular. Taahhüt tarafının cirosunu esas olarak Tekfen İnşaat yaratıyor. Biz o ciro içerisinde çok ufak bir yüzdeye sahibiz. Bunun çok değişmesi de gerekmiyor. Bizim esas yoğunlaşmamız gereken nokta kendi mühendisliğimizi daha yukarıya çıkarıp, Taahhüt Grubu’nun daha büyük projeler alabilmesini sağlamak. Satrançtaki gibi alternatif stratejiler yaratmak, yaptığımız işleri daha büyük işler haline getirmek. Bizim ödevimiz ve misyonumuz bu olmalı. Günlük planlarımızda Taahhüt Grubu’nun
hizmet kalitesini nasıl artırabiliriz, Grubun gitmediği coğrafyalara biz nasıl gidebiliriz diye bakıyoruz. Çünkü bu bağlamda bizim alacağımız riskler, büyük taahhüt projelerine göre çok daha sınırlı olacaktır. Dolayısıyla yeni coğrafyalarda Grup adına öncülüğü Tekfen Mühendislik’in yapmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.
Tekfen Grubu’ndaki diğer şirketlerle nasıl bir işbirliği öngörüyorsunuz?
Biz Grubun gökyüzüne bakan tarafındayız. Ama aynı zamanda Grubun daha önüne bakmasını sağlayacak yönlerimiz de olmalı. Örneğin, Tekfen’in yapacağı yatırımları çok iyi anlayıp, fizibilite aşamasındayken teknik destek vererek projeyi birlikte geliştirmek, proje başladığı anda kendimizi projeyle bire bir hizalamak, daha o aşamada projeyi sırtlamaya hazır olmak... Ya da başka iş kollarındaki grup şirketlerinin bünyesine katmak istediği şirketlerin teknik değerlendirmesini yapmak, o satın alma süreçlerinin içinde bulunmak… Tüm bu konularda Gruba çok iyi hizmet verebilen bir noktaya gelmemiz lazım. Buralarda daha proaktif olmalıyız. Grup şirketleriyle daha yakından konuşmalıyız. Onlarla birlikte hareket edebileceğimiz birçok fırsat olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Tarımsal Sanayi Grubu’nun yapacağı tesislere en yeni teknolojileri entegre ederek bu tesislerin Tekfen’e yakışır olmasını sağlamak, hatta o teknolojileri detaylandırmak, ufak tefek revizyonlarını yapabilmek… Şu anda içimizde ziraat mühendislerimiz yok. Belki de olmalı. Bu anlamda doğru noktaları seçerek buralarda uzmanlık alanları yaratmalıyız. Bu bağlamda Tekfen Ventures ile de yakın çalışmayı öngörüyoruz.
Bahsettiğiniz hedefler, Tekfen Mühendislik’in daha büyüyeceği ve Grup içinde daha etkin olacağı anlamına mı geliyor?
Tekfen Mühendislik olarak büyüme hedeflerimiz var. Satın almalarla inorganik büyümek bizim de hedeflerimiz arasında olan bir şey. Çünkü organik büyümenin belli bir hızı var. Gözüne kestirdiği alanlarda başarılı satın almalar yapabilen ve tabii ki aldığı şirketleri yönetebilen bir mühendislik şirketi olmak istiyoruz. Elbette nereye yöneleceğiz, hangi yönümüzü geliştireceğiz, buna iyi karar vermemiz lazım. Bu da öncelikle uzmanlık konularımızı belirlemeyle alakalı bir şey. Sürekli yaptığımız işi nasıl daha iyi yapabiliriz, neyi yapamıyoruz ve nerelere doğru gidebiliriz sorularını sorarak, 5-10 yıl sonra sektörün nereye gideceğini düşünerek hareket etmeliyiz.
Uzun vadede Tekfen Mühendislik’in ne gibi projelere imza atmasını hayal ediyorsunuz?
Bugünkü bohçamızı açıp masaya yaydığımızda, hangi projelerimiz bizi en çok tatmin ediyor diye baktığımızda, mesela Çanakkale Köprüsü ve otoyollarının kontrol hizmetlerini veriyor olmak bizi son derece gururlandırıyor. Çünkü köprünün kendisi bir mühendislik harikası. Bittiğinde, dünyanın ayak açıklığı en geniş asma köprüsü olacak. Bu projede bizim de ciddi bir payımız var. Uzun vadede düşündüğüm zaman, benzer köprüleriya da enteresan tünelleri başından sonuna tasarlayabilecek, mühendisliğini yapabilecek olmak kafama çok takılıyor. Çıtamız buralarda olmalı. Tekfen Mühendislik, Tekfen Taahhüt Grubu’nun bir parçası. Dolayısıyla Tekfen Mühendislik için söylediğim her şey Taahhüt Grubu için de geçerli. Şehir ulaştırma projelerinin tasarımında yer almak ilginç olabilir. 10-15 yıl sonra buzulların erimesi sonucunda suların 2 ila 4 metre yükseleceği hesaplanıyor. Bu, mevcut şehirlerin çok büyük bölümünün sular altında kalması demektir. İstanbul gibi bir şehir yer değiştiremeyeceğine göre, onu korumak için çok ciddi yapılar gerekecek. Gerçekten böyle olacaksa, kendimizi şimdiden buralarda konumlandırmamız gerekir. Ayrıca yapay zekâ teknolojisindeki gelişmeleri göz ardı edemeyiz. Belki ileride yapay zekâyı kullanarak 2.000-2.500 mühendis çalıştırmak yerine 250 mühendisle
işlerinizi yapabiliyor olacaksınız. Tüm bunlar, Tekfen Mühendislik adına düşündüğümüz, değerlendirdiğimiz, çıtayı koyduğumuz yerler.
Bu vesileyle yeni ofisinizin hayırlı olmasını dileriz.
Yeni ofisimiz aslında Tekfen’in standartlarını, Tekfen’in çalışanlarına verdiği önemi gösteriyor. Burası benim Avrupa’da gördüğüm mühendislik ofislerinin neredeyse tamamından daha iyi. Yalnızca yaşam standardı olarak değil, çalışanlarımıza sağladığımız imkânları da düşünerek söylüyorum bunu. Bu aslında Tekfen’deki teknoloji aşkının ne kadar kuvvetli olduğunu ve kanalize edilmeye hazır olduğunu gösteren bir mesaj. Beş yıllık perspektifte ne zaman ki bu yapı aynı paralelde mali sonuçlar ortaya çıkarır, o zaman çok eminim ki Tekfen yönetimi de bu binanın tamamını Tekfen Mühendislik’e kazandırmak isteyecektir. Yapmamız gereken tek şey, bunu taşıyabildiğimizi ve Tekfen Grubu’na çok ciddi katma değerler yaratabileceğimizi göstermek.
Bu güzel sohbet için teşekkür ederiz.
“Yeni ofisimiz Tekfen'in standartlarını, Tekfen'in çalışanlarına verdiği önemi gösteriyor....